21 Şubat 2013 Perşembe

Atatürk’ün Çocuk Sevgisi


Atatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine hangi yaşta olursa olsun “çocuk” diye seslenirdi. Onun sözlüğünde çocuk sevgi demekti. O’nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Bundan dolayı yüreği arada burkulmuş mudur bilmiyorum ama galiba bu ihtimal çok düşük; bütün Türk çocukları onun öz yavruları gibiydi. Atatürk, çocukların riyakârlık bilmeden bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarından çok hoşlanırdı. Son yıllarını da çok sevdiği bir çocukla geçirdi. Ülkü, Atatürk’ün çocuk sevgisinin bir simgesi oldu.

O’nun açık mavi gözleri her yerde çocukları arardı. Çağdaş ve mutlu Türkiye’yi çocuklarda görür ve çocuklarda bulurdu. Tüm yurt gezilerinde çocuklara sevgi ile yaklaşır, onlarla uzun uzun konuşurdu. Vedat Demirci’nin anılarından öğrenildiğine göre; Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir oğlan salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk’e baktıktan sonra: “Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum” der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk’ün sesi bozar “Öyleyse, gel öp” der. Çocuk koşarak Atatürk’ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da: “Biz de.. Biz de..” diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata’yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Büyük Atatürk de ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: İşte benim kuşaklarım” der.




Evet, Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü, peki ya ondan sonra gelenlerin, her fırsatta ‘Atam İzindeyiz!’ diyenlerin çocuk sevgisi nasıldı? ‘Atatürk’ten sonra gelen hiç bir cumhurbaşkanı, başbakan veya bir asker bir çocuğu elinden tutup da resim sergisi gezmeye götürmedi.



Hiç bir cumhurbaşkanı veya başbakan çocuğu protokol sırasının en önüne oturtmadı.



Hiçbir başbakan bir çocuğu salıncakta sallamadı.


Bir çocuğu taşıttan kendi elleriyle indirmedi.


Bir yabancı konukla birlikteyken yanına çocuk almadı.


Bir yetişkini dinlerken gösterdiği ciddiyetle dinlemedi. 



Onlarla birlikte denize girmedi, objektiflere poz vermedi. Onlarla gezintilere çıkmadı. Onlara el öptürtmemezlik yapmadı.
Tüm bunlar bir yana, 1938’den itibaren bu ülkede yetişkin insan-çocuk insan dostluğu, arkadaşlığı diye bir şey kalmadı. Atatürk’teki çocuk sevgisi ve onun çocuğa verdiği değer eşsiz bir örnektir. Ama o büyük insanın çocuklara yaklaşımını bu ülkenin anne babaları ve öğretmenleri bile örnek almıyor ki başkalarına örnek gösterilebilsin.

Not : İnternetten Atatürk resmi ararken tesadüfen bu yazıyı buldum. Yazıya rastladığım yer Arwen isimli bir kişinin sayfasındaydı fakat bu yazı ona mı ait, yoksa başkasına mı emin değilim.

15 Şubat 2013 Cuma

Kız gibi Kız

Şöyle 6-7 sene sonra Cimcime'nin şu aşağıdaki gibi bir kız olacağını düşünüyorum. Ben her ne kadar kokoş yetiştirmeye çalışsam da içinde hafif bir serserilik var, anlıyorum. Süslü tokaların süslerini kopartıyor, cicili bicili külotlu çoraplardan hiç hoşlanmıyor. En çok eşofman ve kot pantolon seviyor. Bebekle oynamak şöyle dursun, kolunu kopartmış. Daha çok arabalarla ve legolarla oynamayı seviyor. Sakin oyunlar değil azmalı  koşmalı oyunlar istiyor. 


Ah be evladım. Şöyle çıt kırıldım bir kız olsan olmaz mı? Afacanlık değilde süsü püs düşünsen. Babanın tamir aletlerine gösterdiğin ilginin yarısını benim küpelerime filan göstersen mesela. Hayat daha kolay olmaz mı? Kız gibi narin kızlara kristal biblolar gibi özenli davranılmaz mı? 

14 Şubat 2013 Perşembe

Kalbiniz ...

Bugün kalbiniz 


rengarenk olsun


pembe olsun


yumurtalı olsun 


yünden olsun


ayıcıktan olsun


yastıkta olsun


kurabiyede olsun


süslü olsun


pastadan olsun


mumdan olsun


keçeden olsun


şekerden olsun


kartondan olsun


puanlı olsun 


marshmellow olsun


sakızdan olsun


kağıttan olsun


tombik olsun


çiçekli olsun

ipte cambaz olsun


baş tacı olsun


melek ellerinde olsun


oklu olsun


kakaolu olsun



sıralı olsun


gülücüklü olsun


işaretli olsun


pastel olsun


şirin olsun


mavi olsun


el üstünde dursun


sadece kilitli olmasın ...

13 Şubat 2013 Çarşamba

Annelik Trendleri

Bir anne olarak tüm bildiklerinizi, sorguladıklarınızı, zannettiklerinizi uzmanlar eşliğinde ve üniversite ortamında tartışmaya ne dersiniz?


Hot ama ne Hot Chocolate ...


Sevgililer günü çikolata ve çiçekçiler için adeta bir bayram. Nedense, bizdeki kız isteme temasının global olarak işlenmesi gibi geliyor bana bu sevgilier günü. Ama olsun, çiçek severim , çikolataya bayılırım, hediyeye de hayır demem.


Durum buyken sevgililer gününe bir kala müessesemizin takipçilerine çok özel bir armağanı var. Aztek Usulü Sıcak Çikolata tarifi. Neden Aztek derseniz, Deniz Gürsoy'un "Aşkın İlacı Çikolata" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Adamlar asırlar önce hayatın anlamını çözmüş. Yalnız kitabı okurken bile kilo alınıyor, demedi demeyin.  


Bu tarifi yaparken kendinizi Chocolat’ta Johnny Depp’e çikolata hazırlayan Juliette Binoche gibi hissedeceksiniz. Ahh ne güzel bir kadındır o, ahhh ne güzel filimdir o. Gece yarısı sinema çıkışı fellik fellik çikolata aratmıştır bu film bana. 


Değişik tatlar denemeyi sevenler eminim bu tarifi de sevecek. Çikolata ile acı biber, tuz ve değişik baharatların bir araya gelmesi egzotik bir tat çıkarıyor ortaya. Üstelik beş dakikada hazırlanıyor.





Malzemeler:
(2 kişi için)
- 360 ml yarım yağlı süt
- 45 gr bitter çikolata
- Bir tutam pul biber
- Bir tutam rendelenmiş muskat


Yapılışı:

1. Sütü küçük bir sos tenceresine alıp hafifçe kaynatın.

2. Ocaktan alın, içine bitter çikolatayı ufak parçalara ayırıp ekleyin, eriyene kadar karıştırın.

3. Baharatları ekleyip biraz daha karıştırın, fincanlara paylaştırın. Eğer sütün içindeki minik kaymak parçaları sizi rahatsız ediyorsa süzgeçten geçirebilirsiniz.


4. Eğer sıcak çikolatanızı chai usulü yapmak isterseniz, içine baharat olarak birer tutam zencefil, kakule, karabiber ve tarçın ekleyin.

Dikkat : Bir fincanı 190 kaloridir. (Bu kaloriyi harcamak için bakınız Chocolat filmi)




Tarif Women's Health'in Şubat 2011 sayısından alınmıştır.

11 Şubat 2013 Pazartesi

Küçük Küçük Hazırlıklar

Artık yavaş yavaş hazırlanıyoruz. Son bir kaç aydır "artık Cimcime büyüdü, havalar ısınınca bezimize bay bay diyeceğiz", "bak bu cici külotları giyeceğiz bezi bırakınca" falan gibi laflar ediyoruz sürekli. Hem Cimcime'nin hem de bizim hazır olmamız lazım  ama Cimcime bizden daha ilerde bu konuda. Artık bezini çok fazla sevmiyor. Bezi kirlenince hemen poposunu gösterip "bıjıbıjı" diye tutturuyor, havlusunu alıp banyo kapısında onu yıkayacak bir büyük beklemeye başlıyor.  


Maalesef ben konuya çok da hazır değilim. Hadi gündüz hallettik, etrafı silip temizledik. Peki gece ne yapacağız? Cimcime geceleri bezden taşırıp yatak yorgan batırıyor. Bir de bezsiz düşünemiyorum. Yatak yorganın batması bir tarafa, farketmezsek sabaha kadar ıslak ıslak buz gibi olur çocuk. 


O yüzden gece sütü ve suyu da kesmeye başladık. Bir süredir uykusuz her gece modundayız. 


Yukarıdaki kitabı epey aradıktan sonra e-bebek'te bulmuştum. Nedense piyasada hep erkek çocuklar için olanı var. Onun da adı Bay Bay Bezim. Kız versiyonu da varmış ama ben bulamadım işte. Bizim kitapta küçük kız ayıcığı Teddy'ye tuvalet eğitimi veriyor. Ayrıca üzerindeki düğmeye basınca sifon sesi çıkıyor. İşte ne oldum değil ne olacağım demeli. Bu yaştan sonra peşinde koştuğum kitaba bak. 


Hoş kitapçıda Can Yayınlarının "Kaka'nın Doğal Tarihi" diye bir kitap daha gördüm. Inanmazsanız burdan bakabilirsiniz. Kısacası beterin beteri var :)