12 Kasım 2014 Çarşamba

İstanbul Mini Maker Fuarı

İcatlar, mucitler atölyeler, 3 boyutlu yazıcılar ve projeler ile dolu bir fuar var şu an İstanbul Haliç Kongre Merkezinde. Sadece iki gün sürecek. Biz yakaladık, çok da eğlendik. Darısı isteyenlerin başına. 


İlgilenenler için kısaca anlatmak gerekirse, “Maker Faire” bir maker hareketi ile ortaya çıkmış projelerin sergilendiği etkinliklerdir. Panayır havasında geçen bu etkinliklerde, maker (yani üretici, üreten, yapan kişi), yaptığı projeleri ziyaretçilere tanıtır. Satış yapan ticari firmalar ve makerlar olduğu gibi, gönüllü yapan da birçok maker olabilir. Gelenler için bir yaş sınırı yoktur. Özellikle çocukların ufuklarını açmak ve ilham vermek açısından tam yerinde bir fırsattır. 

Yaratıcılığın, özgünlüğün, eğlencenin bir kutlaması şeklinde cereyan eden Maker Fare etkinliklerinde bireyler veya kurumlar geliştirdikleri projeleri sergilemekteler, misafirlere anlatmaktalar ve hep birlikte bunun sevincini paylaşmaktalar. 


Etkinlik ilk kez ABD’de MAKE dergisini çıkaran Maker Media tarafından yapılmıştır. Maker projeleri arasında elektronik robot yapımı, 3 boyutlu yazıcı projeleri, cnc gibi teknolojik ürünler üretimi olabildiği gibi geleneksel demir, ahşap işçiliği ve zanaat ürünleri de olabilir.
Web : Istanbul Mini Maker Fare Lütfen tıklayın

5 Kasım 2014 Çarşamba

Uçan Çocuklar


Cimcime ile sadece bir kere uçağa bindik onda da Kıbrıs'a uçtuğumuz için bu kısacık uçuşta hiç sorun yaşamadık. Ama ben yine de gerilmiştim. Bunun yanı sıra, sanılanın aksine bu yazıyı çocuklu uçak yolcusu olarak değil çocuklu olduğum, onları anladığım halde çocuklu yolculardan rahatsız olan gaddar anne olarak yazacağım. 

Öncelikle dediğim gibi uzun bir uçuşa Cimcime ile gitmem gerekse gerçekten çok ama çok gerileceğim kesin. Ve ben gerginken genelde Cimcime'de gerilip ortalığı ateşe verir. Kısaca sevdiklerim biz uçarken bizle olsun istemem. Gerilmemeyi becerebilirsem uçuşumuz göreceli olarak iyi geçebilir. Dediğim gibi çocukla uçmak konusunda kötü biten somut tecrübelerim yok. Fakat çocuksuz çıktığım seyahatlerde çocuklu aileler yüzünden yaptığım saatler süren beklemelerim, uçuş sırasında da dinlemek zorunda kaldığım sayısız ağlama bağırma ve höykürme mevcut. 

Öncelikle bir çok hava yolu çocuklu yolcuları uçağa önce bindiriyor. Bu çocuklu yolcular için çok düşünceli bir davranış olsa da çocuksuz yetişkinler için o kadar da sevimli bir durum değil. Çünkü bagaja verdikleri yüz tane bavul dışında kabine alıp kabin üstü dolapları başkasına yer bırakmayacak şekilde dolduracak sayısız çanta torba, katlanmasını beklemeye katlanamadığım çocuk arabaları, pusetler, çocuk için ayrı biletler, çocuğu oturtma bağlama çözme, tekrar bağlama derken çocuklu ailenin uçağa yerleşmesi en az 20 dakika. Her çocuklu aile bu ritüeli sırayla yaptığı için çocuklu aile sayısı çarpı 20 eşittir saatler oluyor. Kısaca çocuksuz yetişkin olarak o beklemelerde ilk aklımdan geçen, uçağa binebilmek için hemen oracıkta doğurmak. 

Uçağa bindikten sonra da iniş ve kalkışlarda özellikle küçük çocuklarda basınç farkı nedeniyle oluşan ağrılar ve ardından gelen bol ağlama, her ne kadar halden anlar medeni bir yetişkin gibi davranmaya çalışsak da her an bizi mağara adamı özümüze döndürebilir. 

İşte bu çocuksuz yetişkinlerin sürekli çocuklardan yakınması nedeniyle havayolu şirketleri çocuksuz uçuşlarla ilgili düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Mesela Richard Branson'un sahibi olduğu Virgin Atlantic için ürettiği değişik bir fikir var. Çocuklar uçuş boyunca ailelerinden ayrı bir kabinde, bakıcılar eşliğinde yolculuk edecek. İstedikleri kadar bağırabilirlerken, anne-baba da diğer normal yolcular gibi şarap içip film izleyebilecek. Bu fikir ailenin uçuş stresini azaltacağı gibi, 'Ay benim yanıma oturmasın bu çocuklu aile' bakışlı diğer yolcuların uçaktaki tedirginliğini de alacak.

Uzaklara yolculuk etmek zorunda kalan kimi aile için çok çekici bir haber olduğunu düşünüyorum ama ben uçuşlardaki güvenlik unsurları nedeniyle çocuğumu yanımdan ayırmak istemezdim. Ama Eurostar tren şirketinin yaptığı aile vagonları (Family Carriage) gibi aile kabinlerinde uçmaya sıcak bakabilirdim. Mesela o kabinde tüm ailenin gidip biraz hareket edebileceği türden.ufak bir oyun alanı olması hoş olabilirdi. Veya çocuklu yolcular özel bir biniş kapısından uçağa alınıp stressiz, koşturmacasız ve diğer yolcuları rahatsız etmeden uçağa yerleştirilebilir. Sonuçta çocuklu yolcunun yaşadığı stres, bekleyen çocuksuz yetişkinden kat be kat fazla. Mesala çocuklu ailelerin daha rahat oturabileceği koltuklar da güzel fikir olabilir. Ve elbette esnek yemek saatleri çok işe yarar. Örneğin anne yemek yerken, baba çocuklarla ilgilenebilir. Sonrasında baba istediği zaman kendi yemeğini isteyebilir.

En son Meksika'dan dönerken toplamda 4 çocuklu 2 ailenin arkasında seyahat ettiğim için her iki tarafı da anlayabiliyorum. Çocuklar Fransız annelerin çocukları (AirFrance Uçuşu) oldukları için dünyadaki bir çok yetişkinden daha yetişkin olmalarına rağmen, ben tam uyurken üzerime dört beş kere oyuncak atarak beni yerimden zıplattılar. Zıplamanın yanı sıra her seferinde o daracık koltuk arasına girip oyuncağı geri vermem ve şirin şirin sırıtmam da gerekti. Bu gibi durumlarda ilerde benim de başıma gelebilir, izle-öğren metodunu kullanıp gıkımı çıkarmasam da en zoru şirin şirin sırıtmak oluyor.