27 Şubat 2015 Cuma

Meksika Macerası

Haziran 2014'te Egade Businness School'da sıkıştırılmış bir program ile Manegerial-MBA yapmak kısmet oldu da teee Meksikaları da görmüş oldum (Ama yazısını ancak yazabiliyorum). Meksika Türk insanı için bilinmeyen bir ülke. Ama ilginçtir ülkeye gitmek için vize almak o kadar kolay ki inanamıyorsunuz. Sadece internetten bir form dolduruyorsunuz, Konsolosluk da size bir barcod gönderiyor, o barcod'u pasaport kontrolünde okutup gümrükten paşalar gibi geçiyorsunuz. Ben bu durumdan o kadar şüphelendim ki gitmeden önce konsolosluğu 10 kere aradım, nerdeyse bana özel vize vereceklerdi. 

Üniversite kampüsünün Santa Fe'de olması nedeniyle Mexico City'e çok fazla gitme imkanımız olmadı. Ama yine de görmeden dönmem diye ayak diretip dağları aşıp da gittiğim yerleri aşağıda paylaştım. 

Fiesta Americana Otel'den Santa Fe manzarası

Egade'den Santa Fe manzarası

Meksika, Kuzey Amerika kıtasında ABD’nin güney sınırında bulunuyor. Alanı Türkiye’nin 3 katı, nüfusu ise 110 milyon civarı. Geniş geniş yaşıyorlar diyebiliriz. Resmi dili İspanyolca ve dünya üzerinde anadili olarak İspanyolca konuşan insan sayısının en yüksek olduğu ülke.

Kocaman şapkaları, kıvrık bıyıkları ve Amerikan filmlerindeki simalarıyla aklımızda kalmış Meksikalılar çok sevimli ve sıcak insanlar. Hiç nemrut Meksikalı görmedim kaldığım 20 gün süresince. Meksikalıların Amerika'ya kaçıverdiği gibi Meksika'da çalışmaya gelmiş çok sayıda Amerikalı da var. Sadece bizim otelde çalışan 5-6 kişi gördüm. 

Mutfağına diyecek yok ama acı isterseniz dibine kadar acıyı basıyorlar. Hayatımda yediğim en acı biberleri burada yedim. Scoville, biberlerin acılık birimidir. Scoville ölçüm sistemi, 1912 yılında Wilbur Scoville isimli farmakolog tarafından geliştirilmiştir. Test, bir miktar biber ekstresinin tadı denekler tarafından hissedilmeyecek hale gelene kadar şekerli su ile seyreltilmesi ve acının hissedilmediği anda şekerli su ile biberin oranlarının ölçülmesiyle yapılır. Ben aşağıdaki ölçekte Jamaica Acı Biberini denemiş ve denediğime bin pişman olmuş biriyim. Bir süre dünya ile bağlantı kopuyor ve uzun bir süre tat alma duygunuz kayboluyor. Az daha ötesi biber gazı zaten. 

Scoville derecesiBiber türü
15,000,000–16,000,000Saf Kapsaisin (n-vanillil-8-metil-6-(e)-noneamid) (Kimyasal hali)
9,100,000Nordihidrokapsaisin (kimyasal hali)
2,000,000–5,300,000Birleşik Devletler standartlarına uygun biber gazı
855,000–1,041,427Naga Jolokia - Capsicum chinense (Dünyanın en acı biber meyvesi)
876,000–970,000Dorset Naga - Capsicum chinense
350,000–577,000Red Savina™ - Capsicum chinense
100,000–350,000Habanero biberi - Capsicum chinense
100,000–350,000Scotch Bonnet - Capsicum chinense
100,000–200,000Jamaika Acı Biberi
50,000–100,000Thai biberiMalagueta biberi - Capsicum frutescensChiltepin biberi - Capsicum annuum
30,000–50,000Cayenne biberi - Capsicum annuumAjí Peru biberi - Capsicum baccatumTabasco biberi - Capsicum frutescens
10,000–23,000Serrano biberi
7000–8000Tabasco sosu (Habanerolu)
5000–10,000Wax biberi
2500–8000Jalapeno biberi - Capsicum annuum
2500–5000Tabasco sosu (Tabascolu)
1500–2500Rocotillo biberi
1000–1500Poblano biberi - Capsicum annuum
600–800Tabasco sosu (Yeşil biberli)
500–1000New Mexico Anaheim biberi
100–500Pimento biberi (Tatlı kırmızı biber) - Capsicum annuumPepperoncini - Capsicum annuum
0-100Acısız, Dolmalık biber - Capsicum annuum.
Meksika mutfağı, özellikle eski yerlilerin ve İspanyol koloni geleneklerinin bir sentezi olarak kendini gösteriyor. Bu sıcak, topik ülkenin mutfağında mısır, fasülye, meyve çeşitleri, kakao , vanilya, avokado, yer fıstığı, domates, çili çok önemli rol oynuyor. Geleneksel olarak hemen hemen bütün yemeklerde mısır var. Taco'da mısırdan yapılıyor zaten. 

Elbette Meksika mutfağı ve acı jalepenolu ve chili soslar ve tacolar


Karınca yumurtası ve kabak çiçeği çorbası (her şey de lezzetli değil elbette)

Villa Maria'dan "Deprem ve yangın durumunda garsonu uyandırmayı unutmayınız"

Gelelim tarihe. Başkente bir saat mesafedeki Teotihuacan antik Aztek şehri “Tanrıların Şehri” olarak anılıyor, çünkü efsaneye göre tanrılar insan yaratılmadan önce bu şehirde toplanarak insanın yaradılışını planlamış.




Güneş Piramidi

Kral'ın Ayin Koltuğu (denedim çok rahatsız, kral olmak kolay değil)

Ay Piramidi

Ölüler Yolu (o kadar sıcak ve çorak ki adını tam olarak hakediyor)


Jaguar Tapınağı


Güneş Piramidi'nin tepesinde enerji depolarken (çıkarken yüm enerjin bittiği için inmeden önce tekrar depolaman gerek)

  

Aşağıda görülen Maguey kaktüsünden iğneden ipliğe kağıttan şekere ve elbette tekilaya kadar aklınıza gelen her şeyi üreten üstün insan Spede Çapkın Gonzales. Adını hatırlamıyorum ama adam süper yetenekli bir showmen. Çok da iyi bir satıcı. 

Maguey bir nevi agave bitkisi. Tekila ve meskali bu bitkiden yapılıyor. Ayrıca liflerinden Meksika'lıların giydikleri aşağıdakiler gibi renkli battaniyeler dokunuyor. 


 

Speedee Gonzales ve ben 

Meksikaya has tüysüz köpek. Çok acayip bir şey. Sevimli diyemem. 

Chapultephec Parkı tam çapulculara göre bir park. 

Kartalın yılanı ısırdığını gördükleri yere Meksika'yı kurmuşlar. Bayraklarını da ona göre dizayn etmişler. 



National Müze Girişi 


İlk insan Lucy


Maya ve Aztek oyuncak bebekleri

Muhtemelen ilk Barbie


Hala capcanlı kalan renkler

İlk top oyunu ama el ve ayakla değil kafa, gögüs, omuz ve popoyla oynanıyor. Topu delikten geçirmeyi "başaran şanslı kişiler" tanrılara kurban ediliyor. 


Pocahontas

Azteklerin renkli mezarları

Meksika'da bir Çinli, hem de 5000 yıl önce. Nereden ve nasıl gitmiş bilinmiyor.  


Mexico City'den sokak manzaraları


Meksika'lı devrimci Pancho Villa'nın takıldığı bar. Bu barın önünde vurulduğu iddia ediliyor. 

Zocala Meydanı 

Aztek ve Maya devirlerinden sonra Meksika, 300 yıl kadar süreyle, 1800'lü yıllara kadar İspanyol sömürgesi altında yaşamış. Meksikalılar bu dönemde İspanya kilisesinin kampanyası sonucu çoğunlukla katolik dinine bağlanmışlar. Bu yüzden de ülkenin her şehrinde ve özellikle Orta Meksika'da, inanılmaz detaylarıyla görkemli kiliselere ve İspanyol mimarisiyle yapılmış binalara rastlamak mümkün. 



Resimdeki katedral Zoccola Meydanındaki Metropolitan Katedrali. Foto yamuk değil kilise yamuk çünkü toprağa batıyor. Katedral, Amerika kıtasının en büyük ve en eski olanı katedrali. Eski bir Aztek tapınağı yerine inşa edilmiş. Eskiden burada (Templo Major) piramit şeklinde Aztek tapınağı varmış ve bu tapınağa ait olan taban kısım, Katedralin hemen arkasında yapılan bir kazıda tesadüfen bulunmuş. Mexico City içindeki tek Aztek kalıntısı da bu tapınak kalıntıları. 

1573 yılında yapımına başlanan bu Katedralin yapımı 1813 yılına kadar sürmüş. 1962 yılında çıkan yangında Katedralin içinde harabiyet olmuş. Gotik tarzda yapılmış Roma Katolik Katedrali. Hem dışı ve hem de içi heybetli gözüküyor. İki adet çan kulesi var ve hemen sağ tarafta daha yeni gözüken yer ise vaftizhane bölümü. 




Palacio Nacional’i yani Hükümet Sarayının bulunduğu yerde Azteklerin aşırı dindar kralı olan, İspanyolları tükürükle boğup yok edecekleri yerde, “kaderimiz bu” deyip teslim olan 2. Moctezuma’nın sarayı varmış. İspanyol General Cortez, Moctezuma’nın sarayının yerine kendisine önceleri bir kale sonra saray yaptırıyor (1521-1530). Sonradan bu bina 1562’de Cortez ailesinden İspanyol Kraliyetince satın alınıyor ve 1820’lerde Meksikalıların bağımsızlıkların kazanmasına kadar da İspanyol Kraliyetinin atadığı valilere hizmet ediyor. Binanın ön cephesinin uzunluğu 200 metrelerde, düşünün büyüklüğünü. Ön cephede Hidalgo adlı papazın, İspanyollara karşı başlattığı isyanın, başlama işaretini verdiği orijinal çan yerleştirilmiş.



Opera Binası


Opera sahnesinin vitray camlı perdesi (yukarıda) ve işlemeli tavan göbeği (aşağıda). İkisi de rengarenk ve güzel bir canlı manzara gibi. 


Gelelim Mexico City'de yaptığım en iyi şeylerden biri olarak yorumlayacağım Frida Kahlo Müzesi ziyaretine. Frida tam bir melez. Anne Meksikalı yerlilerle karışmış İspanyol bir aileden ve baba ise bir Alman. Babası fotoğraf sanatçısı olarak zamanında oraya davet edilmiş sonra da Meksika ya yerleşmiş birisi. Frida ise 1907-1954 yılları arasında yaşamış ve geçirdiği kaza sonrası ağır yaralanması olmuş ve ömür boyu da bu izleri taşımış. Yaşamının son yıllarında iyice yatağa mahkum olmuş. Bu uzun yatış günlerinde onu oyalayan aktivite ise resim yapmak olmuş. Frida’nın şöhreti daha çok çapkın eşi ve daha ünlü bir ressam olan Diego Rivera ile ve Troçki dahil başka erkeklerle olan çalkantılı ilişkilerinden geliyor. Evi müze haline getiren kardeşinin çocukları burada iyi bir müzecilik anlayışı sergilemişler. Frida’nın aynalı özel yatağı dahil her şey aslı gibi duruyor. İçeride fotoğraf çekmek yasak o yüzden fazla resim yok. İçeride her köşede bir hüzün var. Yatağın ayakucunda duran takma bacağı, koltuk değneği ve kırık omurgasına destek için giydiği korseyi görünce içiniz burkuluyor. Ama Frida’nın yaptığı resimlere ve fotoğraflarında gözüken yüz ifadesine bakınca bu kadının hayata sarılmasına hayranlık duyuyorsunuz. Yaşamla matrak geçmiş gibi gözükse de yaşama asılmış birisi aslında Frida. Filmini seyretmediyseniz mutlaka seyredin derim.













Bu arada Kidzania'nın asıl merkezinin Mexico City olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum öğrendim ve Cimcimeye bir sürü hediye aldım.