15 Mayıs 2015 Cuma

The Phantom Of The Opera Is Here Inside My Mind.



"The Phantom of the Opera" İngiliz müzikal bestecisi Sir Andrew Lloyd Webber'in bestesi. Neredeyse bildiğim, duyduğum bütün müzikalleri Webber bestelemiş. Cats, Evita, Jesus Christ Superstar ve daha bir çok müzikal. The Phantom of the Opera'yı o tarihte (1986) karısı olan ünlü soprano Sarah Brightman'ın söylemesi için yazmış. Orijinal cast'te phantomu oynayan Michael Crawford, Christine'i oynayan ise Sarah Brightman ve Michael Crawford'un sesi asmis olup "erkekim ben titretirim" imaji veriyor (bakınız aşağıdaki video)


Zorlu'da dün akşam seyrettiğim phantom da gerçekten izlenmeye değer bir müzikaldi. Hele Phantom'la Christine'in opera binasının altına inip, kayıkla yer altı nehrinden geçtikleri sahne çok etkileyiciydi. Mumlar , duman, müzik derken ağzım açık seyrettiğim için kayığın nasıl ilerlediğini anlayamadım bile. (tekerlek mi, ray mı neyse artık adamlar yapmış). Sonra bir de sahneye bir tonluk kristal avize dusmesi olayı var. Sanırım bir oyunu turneye götürmenin en büyük zorluğu, dekor ve kostümleri, teknik malzemeyi nasıl taşıyacağınız, gittiğiniz sahnede kurulumu nasıl yapacağınız. Ama Phantom of the Opera’da adeta imkansız başarılmış. Malzemeler 24 tırla getirilmiş, 160 tonluk dekoru kurmak için de 130 kişiden oluşan müthiş bir teknik ekip, Zorlu PSM’de iki hafta boyunca geceli gündüzlü çalışıp, harika bir iş çıkarmış. 1 ton ağırlığındaki o koca avizeyi orkestra çukurunun üstüne asmak, oyun esnasında seyirciyi soluksuz bırakacak biçimde birkaç kez indirip kaldırmak bile harcanan büyük emeğin göstergesi. Her şeyden önce bu emeğe hayran oluyor insan. 


Gelelim The Phantom of the Opera'nın konusuna:

Olay Paris Tiyatrosunda geçer. Christine babası öldükten sonra bu tiyatroda koroda şarkı söyleyen bir kızdır. Eric ise yüzünde doğuştan ciddi yaraları olan ve gizlice bu tiyatroda yaşayan dahi bir müzisyendir. Christine'in babası ölmeden önce onu bir meleğin koruyacağından bahseder. Eric Christine'e şarkı söylemeyi öğretir. Eric, Chiristine'nin müzik meleğidir. Günlerden bir gün tiyatro satılır. Tiyatronun prima donnası işten ayrılır. Gösterinin devam etmesi için Bale öğretmeni Madame Giry, Christine'in başrol oynamasını önerir. Bu arada tiyatronun yeni sahibi Raoul, Christin'in çocukluk aşkıdır. Christin Roul'a da Angle of Music (Müzik Meleği) nden bahseder, ancak Raoul ona inanmaz. 

Phantom Christin'in aynasında ilk defa kendisini gösterir ve hemen ardından Christin'i korkutucu dehlizlerden geçirerek opera binasındaki gizli mekanına götürür. Bu esnada "The Phantom of the Opera"nın tema şarkısı etkileyici bir biçimde başlar ve tüyler ürperir. Phantom Christine'e yazdığı operaların sadece onun tarafından söylenmesini istediğini açıklar. Ona olan aşkını anlatır. Christine aynada gelinlik giymiş halini görünce şaşkınlıktan düşer, bayılır. Ayılınca Phantom'un kim olduğunu merak eder ve maskesini çıkartır. Phantom deliye döner. Christine maskeyi geri verir. Phantom Christine'i tiyatroya geri götürür.

Bu arada tiyatroda garip şeyler, talihsiz kazalar olmaktadır. Herkes bir hayaletin varlığından söz eder. Raoul hala hayaletin olduğuna inanmaz. Christine opera binasının çatısında ona hayaleti gördüğünü, hayaletle ilgili başından geçenleri anlatır. Christine Phantom'dan korkmaya başlamıştır.Raoul Christin'e onu sevdiğini ve onu her zaman koruyacağını söyler. Phantom'da çatıdadır. Tüm konuşulanları duymuştur ve kalbi kırılmıştır. 

Altı ay sonra bir maskeli balo esnasında Phantom ortaya çıkar. Christine'nin başrolü oynayacağı bir opera yazdığını ve hemen oynanmasını ister. Ve ortadan kaybolur. Raoul Madame Giry'den Phantom ile ilgili tüm bildiklerini anlatmasını ister. Madame Giry, Phantom'un yüzünde korkunç bir yara izi ile doğduğunu, dahi bir müzisyen ve sihirbas olduğunu, kötü muamele gördüğü bir çingene gösterisinden kaçtığını ve sonra da ortadan kaybolduğunu anlatır. Raoul Phantomun yazdığı opera sahnelenirken onu yakalatmak için plan yapar. 

Ama Christine Phantom'dan korkmaktadır. Yardım istemek için babasının mezarını ziyaret eder. Phantom da mezarlıktadır. Angle of Music gibi konuşarak Christine'i etkilemeye çalışır. Tam o sırada Raoul gelir ve Müzik Meleği tarafından hipnotize olmuş Christine'i uyarır. Birlikte mezarlıktan ayrılırlar. Phantom nefret doludur.

Phantom'un yazdığı opera oynanırken Phantom perdenin arkasında baş erkek oyuncuyu öldürerek onun yerine geçer. Bir süre sonra da Christine Phantom'un farkına varır.Phantom Christine'e sahnede aşkını anlatırken Christine Phantom'un maskesini seyircilerin önünde çıkartır. Phantom kızgınlıkla tiyatrodaki avizenin ipini keser ve avize seyircilerin üzerine düşer. Phantom Christine'i tekrar yeraltındaki gizli bölmesine kaçırır. Raoul'da onları takip eder. Phantom Raoul'u yakalar ve boynuna ilmik geçirir. Raoul'un hayatı Christine'in elindedir. Phantom ile evlenmeyi kabul ederse Raoul'u serbest bırakacaktır. Aksi takdirde Raoul'u öldürecektir. Christine Phantom'u tutkuyla öper. Etkilenen Phantom ikisini de serbest bırakır ve ortadan kaybolur.


5 Mayıs 2015 Salı

Okul Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Cimcime 2 sene sonra birinci sınıfa başlayacak, yani daha çok var. Hoş sistem o kadar çok değişiyor ki, şimdi başlasam 2 senede ancak anlarım. 

Çocuğu okula daha yakın zamanda başlayacak ve okul seçmek zorunda olan ailelere kolaylık ve zihin açıklığı diliyorum. Benim de kafamı kurcalayan önemli konuların başında Devlet okulu mu, özel okul mu seçmek gerektiği geliyor. Kendisi de bir eğitimci olan Aylin Anne'den aldığım bilgilere göre ister özel okul, ister devlet okulu olsun; dikkat edilecek ortak özellikler şöyle:

1.Öğretmen Kalitesi: Okul öğretmen seçerken nelere dikkat ediyor? Yeni mezun mu? Mesleki olgunluğa erişmiş eğitimcileri mi alıyor? Öğretmenler düzenli ve sürekli olarak hizmet içi eğitim alıyorlar mı? Ayrıca öğretmenlerin uzun yıllar aynı okulda görev alması çok önemli. İlkokul döneminde her yıl öğretmen değiştirmeleri sağlıksız olacağı gibi kurumun kalitesini gözden geçirmek için önemli bir kriter olacaktır.Araştırmalara baktığımızda öğretmen kalitesi çocuğun okul başarısını %50’den fazla etkiliyor. Eğer motivasyonu yüksek bir eğitimci kadrosu söz konusuysa bu oran %80’lerin üzerine çıkabiliyor. Bu açıdan ilk sırada incelenmesi gereken şey teknoloji vb yan unsurlar değil, eğitimci profili.

2. Eğitim Programları: Ders işleme teknikleri nasıl? Kara tahtanın yerini projeksiyonlar daha sonra akıllı tahtalar, şimdi ise tabletler aldı. Teknolojik imkanların yanı sıra ders işleme teknikleri nasıl? Drama, oyun, yaparak yaşayarak öğrenme, gözlem ve deney gibi yöntemler kullanılıyor mu? Bilgi ezberletiliyor mu? Yoksa öğrenmenin kalıcılığı mı sağlanıyor? Kalıcı öğrenmenin temeli ise yaparak yaşayarak öğrenme. Bu durumda çok ödev veren öğretmen ve okul değil, oyunla, deneyle ve sunumla konuyu işleyen öğretmen/okul arayacağız arkadaşlar. Özellikle ilkokulda.

3. Teknolojik İmkanlar: Tablet teknolojisi ve teknolojik laboratuarların kullanılması biz yetişkinlerin gözüne çok hoş gelebilir. Oysa teknolojik eğitim araçlarının okul motivasyonuna ve akademik başarıya olan etkisi incelenecek diğer 200 etmen arasında sadece %1’lik bir paya sahip dersem inanmayabilirsiniz. Ama öyle. Araştırmalara bakacak olursak teknolojik imkanların öğrenmenin kalıcılığı konusunda %1’lik okul motivasyonu konusunda en fazla ama en fala %15’lik bir etkiye sahip olduklarını görüyoruz. Bu demek oluyor ki; okul seçerken size gösterilen ultra modern cihazlar eğitimin çok kaliteli olacağı anlamını taşımıyor.

4. Yabancı Dil Eğitimi: Yabancı dil öğretmekte güçlük çeken ve bir türlü yabancı dil öğrenememiş bir toplumuz. Bu konuda çeşitli adımlar atılıyor. Burada yine gözden geçirilmesi gereken şey çocuğun yabancı dili yaparak-yaşayarak mı öğreneceği? Yoksa tahtaya yazılmış bir takım gramer kalıplarıyla mı öğreneceği? Özel okullar dil eğitimi konusunda farklı görüşe ve tekniğe sahip oluyorlar. Devlet okullarında ise durum ortada. Ayrıca 2. hatta 3. yabancı dil imkanı sunması artık dünya çapında bir gereklilik oldu.

5. Fiziki Ortam: Okulun olimpik-yarı olimpik havuzunun, spor salonun olması veya olmaması bir tercih sebebi olabilir. Ancak ders aralarında vakit geçirebileceği okul bahçesinin durumu çok önemli. Yönetmeliğe göre 100 öğrenciye kadar en az 250 m2, 101’den 500 öğrenciye kadar öğrenci başına 2 m², 501’den 1000 öğrenciye kadar öğrenci başına 1,5 m² düşmesi gerekiyor. Bahçesi küçük ve verimli kullanılamıyorsa çocuk için çok önemli bir konu es geçilmiş olabilir. Ayrıca tuvalet hijyeni, iç hava kalitesi, güneş görmesi ve ses yalıtımı okul seçiminde çok önemli. Geçtiğimiz günlerde yeni açılan özel okullardan birisinde misafirdim. Herşey çok hoş görünüyordu. Ancak tek bir şey unutulmuştu: toplantı salonunda havalandırma düzeni yoktu. Hatırı sayılır bir kalabalık nefes almakta dahi güçlük çekti. Bu durumda okul hakkında olumlu görüş bildirmek son derece yersiz olur diye düşünüyorum.

6. Sosyal ve sportif faaliyetler: Net akademik bir bilgi paylaşayım öncelikle: sosyal ve sportif faaliyetler akademik başarıyı destekler. Okul öğrencilerini bir sanat veya spor branşına yönlendiriyorsa ne kadar güzel. Hatta olması gereken bu. Bu konuda devlet okullarının da bakış açısı gün geçtikçe pozitif bir görünüm arz ediyor. Yapılan çalışmalara bakıldığında devlet okullarına giden öğrenciler sanat ve spora daha yoğun bir şekilde yönlendiriliyor. Çocukların sağlıklı gelişimi için harika bir avantajı sürekli ders çalışma ve test çözmeyle köreltmemek gerektiğini düşünüyorum.

7. Beslenme: Okul yemekhanesinde hazırlanan veya okul dışında hazırlanarak öğrencilere servis edilen yemeklerin muhteviyatına iyi bakmak gerek. Ayrıca kantinin hangi ürünleri sattığı çok önemli. Burada ürünlerimiz organik deniyorsa, organik sertifikası var mı? Yanıtı bilinmesi gereken sorulardan. Kantinde hijyene dikkat ediliyor mu? Satılan paketli gıdalar sağlıklı mı? Ne tür markalar satılıyor? Mutlaka göz atılması gereken bir konu.

8. Ödev ve Sınavlara Hazırlık: Ebeveynlerde hakim bir anlayış vardır; çok ödev veren öğretmenin akademik olarak başarılı olduğu düşünülür. Buna bir eğitimci olarak katılmıyorum. Özellikle ilkokul 1. Sınıfta ödev vermenin basit egzersizlerden öteye geçmemesi gerektiğini düşünüyor, birlikte çalıştığım eğitimcilere bu yönde tavsiyede bulunuyorum. 2. Sınıfla birlikte ödev öğrencinin okul hayatına girebilir belki. Bana kalırsa gerek yok ama 1 sayfayı geçmeyecek ödevlerle akademik devamlılık sağlanabilir. Ebeveynlerin baskısıyla çok ödev veren öğretmenin çocukta istenmeyen kaygı ve panik yaratacağını düşünüyorum ayrıca. Bu nedenle yazının başında dediğim gibi; yaparak yaşayarak öğrenmeyi sağlayan okul/öğretmen çok fazla ödev vermez. Çünkü buna gerek kalmaz.

9. Çocuğa Bağlı En Can Alıcı Konu: Okula başlama yaşı uygun mu? Yeni değişikliklere göre yönetmelikte: “gelişim yönünden ilkokula hazır olduğu anlaşılan 60-66 ay arası çocuklardan, velisinin yazılı isteği bulunanlar da ilkokul birinci sınıfa kaydedilir.” diyor. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli yer çocuğun ilkokula hazır olup olmadığı. Bunu her anne-baba sağlıklı olarak değerlendiremeyebilir. Bu nedenle okula hazırlık testleri yaptırarak uygun olup olmadığına dair nesnel bir karar alınarak başlatılması veya başlatılmaması çok önemli.

72 ay ve öncesi okula başlayan çocuklar ilkokulda uyum problemleri yaşayabiliyorlar. Kendisinden büyük çocuklarla aynı sınıfta aynı zihinsel performansı yakalamaları zorlaşıyor. Pek çoğu daha sıraya oturma ve fiziksel mekana alışmada güçlük çekiyorlar. İlerleyen yıllarda ise parlak zekalı değilse, okul motivasyonları düşük bir şekilde öğrenim hayatlarına devam ediyorlar.
Bu nedenle 72 aydan önce okula başlama konusunda uzman görüşü almadan adım atılmamasını tavsiye ederim.

10. En Önemli Konu Bütçe: 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılına ait rakamlar açıklandı. Buna göre çocuğunu özel okula göndermek isteyen aileler yıllık en az 12.000 TL bütçe ayarlamak zorunda. Eğitimde fırsat eşitsizliğinin geldiği boyut bir anne ve eğitimci olarak beni çok incitiyor.

Devlet okulundaki eğitim mi kaliteli, yoksa özel okullardaki ki eğitim mi? Bu çok tartışılan bir konu ama bana kalırsa çocuk , iyi bir öğretmenle çok şey başarabilir. Kendi çocuğum için de aynı fikre sahibim. Hangi okula giderse gitsin öğretmeniyle sevgi dolu iletişim kurması eğitimin en önemli temeli. Başa döndük, iyi öğretmen çok şey demektir.