1 aydır hastalıktan sürünüyorum. Ama ben herkes gibi H3N2 grip değilim. Olsam paşa paşa hastaneye gidip serumumu yiyip havamı alacağım. Benimki bildiğin adi nezle. Ama öyle bir nezle ki kafam sanki 50 kilo. Kafa ağır olunca haliyle onu taşıyamayan vücut da kırılıyor.
Sonra nezle zamanla faranjite dönüşüyor. Her nefes alışta yüz kere öksürüyorum. Sterimar’ları , Tantum Verde’leri artık maşrapayla içip Aksef’i kürekle yutuyorum. Tam faranjitin vahşiliği geçiyor derken, evdeki sümüklü cüce Cimcime salyalarıyla yeni kaptığı hastalığını bana satıyor. Hooop haydi baştan.
Öyle ki her sene dört gözle beklediğim yılbaşını bile gözüm görmedi, yeni yıl ruhu öksürükten fırsat bulup içime giremedi. Her zaman 1 ay önce bitirdiğim hediye alışverişinde ilk defa bu kadar geç kaldım. O son günlerde koşturmaktan daha da beter hasta olup yılbaşı gecesi tavuk gibi erkenden uyudum. Sonraki 4 gün de yataktan çıkamadım. İçtiğim ilaçlar yüzünden evin kedisinden bile daha fazla uyudum.
Hastayken insanın canı pek yemek yapmak istemiyor. Cimcime bile son hafta hazırda ne varsa onunla idare etti. Allahtan köfte yapıp buzluğa atmışım. Kazanla da makarna yapınca Cimcime için yemek sorunu kalmıyor zaten. Nasıl olsa köfte ve makarna dışında hiç bir şey yemiyor.
Artık buzluk o derece boşalmış ki haşlama yapmak niyetiyle alıp da unuttuğum taa arkalarda saklı kalmış kemkli et ortaya çıktı. Heyoo çorba yapacak bir şey buldum diye sevinip kolları sıvadım. Bu arada hastayım ya içimden şöyle bol baharatlı acılı bir şeyler geçiriyorum. Sanki Vietnam’dan yeni gelmişim gibi “bari çakma Pho çorbası yapayım” dedim. Bildiğin şehriyeli et suyu çorbaya bir sürü baharat ekleyince Ho Chi Minh’in bağrından kopup gelmiş Pho Çorbası oluyor. Vietnam’da içmiştim (özet ben Vietnam gördüm) ama beğenmemiştim çünkü oradayken tüm yemekler kötü geliyordu bana. İnsan her yemeğe bakarken acaba bunda böcek var mı diye düşünmeden edemiyor oralarda. Dünyanın daha doğu köşelerinde seyyar satıcılardan filan yemek yiyebilen batılı turistlere hep hayret etmişimdir o yüzden.
Bizim ev Arifoğlu'ndan farksız, ne ararsan var. Yaklaşık 3 litre kadar suya kemikli etleri, 1 büyük soğanı, 2-3 parça taze zencefili, 1 avuç yıldız anasonu, büyük büyük doğranmış turp ve havucu, 6-7 tane karanfili, 2-3 çubuk tarçını, tuzu, tane ve çekilmiş karabiberi ekleyip düdüklüde 2 saat kaynattım. Öyle ki arada uyumuşum ve etler kemiklerden kendiliğinden ayrılmış. Suyu bir süzçeçten süzdüm, kemikleri vahşiler gibi IKEA made et dövme çekiciyle çatır çutur kırıp içinden iliklerini çıkardım suya kattım. Etleri kemiklerden ayırıp küçük küçük didikledim çok az yağ ile teflon tavada azıcık kavurdum. 1 büyük soğanı (varsa taze soğan), 2 küçük kırmızı acı biberi jülyen doğradım, bir kenara ayırdım. Çorbanın orjinalinde pirinç eriştesi kullanılır, evde yoktu (Vietnamlı değiliz sonuçta) bildiğin ince anadolu eriştesini aldente haşladım. Sarmısağı havanda dövdüm (eziciden geçirince püre gibi olmuyor o yüzden az tuzla dövdüm), tabasco ve soya sosu ile karıştırıp acı bir sos yaptım.
Derin bir çorba kasesi aldım. Önce yağsız haşlanmış erişteleri koydum, üzerine kavrulan etleri ve 2 kepçe baharatlı et suyunu ekledim, soğan ve biberleri üzerine serptim, 1-2 tatlı kaşığı acı sos gezdirdim. Taze kişniş ve fesleğeni (saksıda yetiştirdiğim için her dem taze ot bulabiliyorum, size de tavsiye ederim) ince ince doğradım çorbamın üzerini süsledim. Bol baharatlı, acılı ve sıcak olduğu için burnumu çeke çeke yedim. Sonra yine uyumuşum.
Çorbadaki baharatlar öksürüğüme iyi geldi, hatta burnum da biraz açıldı. Ama ben uyurken bazı çorba canavarları çorbamı bitirmişti. Failler tencereyi hemen yıkayıp "ne çorbası, sen rüyanda görmüşsündür" dediler ama pek tatmin olmadım. Yoksa gerçekten rüyamda mı gördüm?
Not : Pho çorbasının orjinalinde pirinç eriştesi kullanılıyor. Ayrıca suyuna da balık sosu ekleniyor ama ben et-balık karıştırmayı sevmediğim için eklemedim. illa orjinalini yapmak isterseniz bilin yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder