6 Şubat 2014 Perşembe

Hayatını Adayabileceğin En Güzel Varlık

Son zamanlarda orada burada sürekli annelerin çocuklarıyla ilgili yaptıklarını abartılı bulan ve bu durumu eleştiren videolara ve yazılara rastlıyorum. Yok anneler çocuklarını ordan oraya sürüklüyormuş, çocuklar çocukluklarını yaşayamıyormuş, yok her çocuk yetenekli olmak zorunda değilmiş, Dünyada zeki ve yetenekli bir avuç insan varmış kalanı vasatmış. Öncelikle bunları söyleyenlerin kendilerini hangi kategoride değerlendirdiklerini merak ediyorum. Yetenekli mi? Vasat mı? Gazete yazarı, stand up’çı falan olduklarına göre kendilerini muhtemelen yetenekli statüsünde görüyorlar. 



Anlamadığım şu ; Bir bilim adamı bir proje üzerinde çalışırken durmaksızın denemeler yapar, ama sadece çok uzun denemeler sonucunda başarıya ulaşır. Atomu parçalayanlar bunu bir karete darbesinde yapmadı sonuçta. Anneler de çocuk yetiştirirken bir çok deneme yapar ve buna ömrünün sonuna kadar devam edebilir. Çocuk bir proje değil diye atlayanlar olabilir ama zoooort yanlış. Çocuk bir proje. Düşünerek, planlayarak hatta tüplerde dölleyerek yaptığın, 9 ay boyunca küçük hanım veya bey dünyaya geldiğinde rahat etsin diye uğraştığın, doğumu için gün saydığın, belli zamanlarda korunması için aşılattığın, beden sağlığı yerinde olması için güldüğü yürüdüğü koştuğu anları iple çektiğin, ruh sağlığını etkilememek için yanında yüksek sesle bile konuşmaktan kaçındığın, vatana millete hayırlı biri olması için okuttuğun bir proje. Amaç senden sonra bu birey mutlu huzurlu kendi ayakları üzerinde yaşayabilsin. 

Öte yanda çocukluğunu yaşayamamak nedir? Çocuklara ne yaptırılıyor da çocukluk yaşayamıyorlar? Uzun iş toplantıları mı? Zorla oturtup politika programları mı seyrettiriliyor çocuklara? Alt tarafı oyun oynasın, spor yapsın, sanatla ilgilensin diye aktivitelere götürüyorsun. Bilim work shopları var, çocuklar o kadar eğleniyor ki görünce için eriyor. Ülen ben anlamıyorum bu hoca ne diyo diyen bir sen varsın o ortamda. Resim yapıyorlar, ne gizli Picassolar ortaya dökülüyor. Sen çöpten adam çizemezsin ama değil mi? Eeee annen çocukluğunu yaşamanı istemiş demek ki. Şimdi hayıflanmanın zamanı değil. 

Şimdi çocuklar bizden çok çok daha donanımlı olmak zorunda. Ben üniversitedeyken bilgisayar yeni çıkmıştı (yaşım da çıkıyor ama neyse). İşe girerken kimse word - excel biliyor musun diye sormazdı? Ben bilgisayar kullanmayı işte öğrendim. Yada sadece İngilizce bilmek çok iyi bir iş bulmak için yeterliydi. Ama şimdi öyle mi? En az 2 dil bilip , lisans üzeri master yapmayana, bilgisayarda virtiözlük seviyesinde olmayana iş miş yok. Üstelik bir de kendini spor ve sanat alanında beslemiş olman da bekleniyor. Artık iş başvuru formlarındaki ilgi alanları kısmına "kitap okumak" yazıp geçiştiremiyorsun. Sıkıcı gözüyle bakılıyor o zaman sana. 



Çocuğumu baleye yada yüzmeye götürmenin bana ne faydası var ? Yüzdürüp sırtından para kazanmak mı? Hadi diyelim o derece hırslı insanlar var ama ben o annelerin hiç birinin de o paraları kendi keyfine harcadığını görmedim. Olabilir tabi ben dünyadaki her anneyi tanımıyorum. Kendi annemi tanıyorum. Ondan gördüklerimi ilerleterek çocuğuma aktarmaktan da gocunmuyorum. 

Bugün ağzının suları akarak seyrettiğin, için için kıskandığın, ülen ne güzel de oynuyor, etek de süper durmuş dediğin Anna Kournikova'lar veya Williams Kardeşler 30 yaş civarında “aaa hadi raket alayım da tenise başlayayım” diyerek buralara gelmedi. Muhtemelen anneleri onları daha 3-4 yaşlarındayken tenise yönlendirdi. Hanginiz kolej sınavına girdiğiniz sene halinizden memnundunuz? Özel dersler, dersaneler, testler derken hayat çok sıkıcıydı o zaman değil mi? Ama şimdi o yazıları yazabildiğin gazeteye, CV’ne yazdığın Kolej mezuniyetin sayesinde girdin. Tonla para kazanıyorsun. Çocukluğunu yaşayamadın mı ? Dert etme. O parayla psikolağa gidip çocukluğuna geri dönebilirsin. Şimdi annen kötü mü yapmış , 10 sene ileriyi görüp bileğinde bir altiın bileziğin olsun diye kendini paralamakla? 

Hayatın merkezine çocuğu koymamak gerekirmiş. Oldu nereye koyalım? Hayır !!! ben de önemliyim bak başının çaresine diyip, 2 yaşındaki çocuğu sokağa mı salalım? Bunlar batı toplumlarının dayatmaları. Batıda çocuk 18 yaşına geldiğinde hala baba ocağından ayrılmamışsa arızalı gözüyle bakılıyor. Bakın tüm dizilere hepsi tek başına yaşıyor (How I Met Your Mother – Friends). Anne babadan ayrılar ama arkadaşları aileleri gibi hep yanlarında. Yalan aslında. Ne anne baba, ne de arkadaş var etrafta. Zaten olmadığı için, örnek olsun diye, yapılıyor o diziler. Yalnızlık diz boyu. 

Anneler çocuklarıyla uğraşıyor da ne yapıyor? Yediğine içtiğine dikkat etmek, küçücük yaşta spor yaptırmak, bir sanat dalıyla ilgilensin diye onu bunu denemek, yeşil alan kalmadığı, trafiğin canavarlaştığı, çocukların sapıklar veya organ ticareti yapan hayvanlarca kaçırıldığı ortamda artık sokağa salamadığı çocuğunu, eğlensin, deşarj olsun diye oyun gruplarına yazdırmak travmatik annelik mi oluyor? Bunları diyenler , onaylayanlar anne mi? Anneyse çocukları bunları yapacakları yaş ta mı yoksa kocaman mı? Bu treni kaçırmış olduğu için mi yazıyor yoksa gerçekten mi böyle hissediyor emin olamıyorum. 

Benim için hayatta en önemli şey kızım. Kimse, ben bile onun önüne geçemem. Bu kadar önem verdiğim bir şeyin hayatımın merkezinde olmasında ne var? Benim merkezimde kendime ve kızıma yer var. Hayatımı adayacaksam bundan daha güzel bir şeye adayabilir miyim ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder