10 Temmuz 2014 Perşembe

Cerrahpaşa Rezaleti Zoruma Ciddi


Babam 5 Haziran'da akciğerindeki lanet bir kitlenin alınması için ameliyat oldu. Allah'tan bizim doktorumuz laz değildi de ameliyat iyi ve sorunsuz geçti. Kitle ve etrafı tamamen temizlendi, o lanet hastalığın izleri vücuttan silindi. Ama hastane o kadar pis ki neredeyse ameliyattan sonra adam "ciddiyor" idi.  

Daha tetkikler için gidip gelirken hastanedeki kedileri görüp "her halde bu kediler patalojide çalışıyor. Kediler ciğer numunesinin tadını beğenmezse, hasta hemen ameliyata alınıyor" diye dalga geçiyorduk. Geçen gün gazetede okuduk ki hastane kedilerden pirelenmiş. Ameliyathaneler enfeksiyon kaynıyormuş. Volkan Konak boşuna "vay seni Cerrahpaşa, içmem suyundan içmem" demiyormuş. Mazallah içse adam enfeksiyondan "obür tarafa ciddi" 

Bizim olayımız şu şekilde gelişti. 5 Haziran'da ameliyat olan babamın önce sol gözü şişti ve kapandı. Hemen müdahale edildi ama bize bir bilgi verilmedi, enfeksiyondur olur böyle şeyler diyerek geçiştirildi. Daha sonra aman burada daha fazla enfeksiyon kapmasın diyerek ameliyattan 6 gün sonra, daha direni bile akarken taburcu edilip eve gönderildi. Hastaneden çıkarken şekeri 450 civarındaydı. Eve vardıklarında şeker 500'lere gelmiş ve ateşi çıkmıştı. Ertesi gün en yakın hastanenin acilinde 8 saat müşahede altına alındı. Ameliyatlı olduğu için fazla müdahale edemeyip sadece şekeri kontol altna almaya çalıştılar. Bu arada max. 5 olması gereken CRP yani enfeksiyon babamda 500 civarındaydı. Ateş bu yüzden çıkmıştı. 

16 Haziran'da kontrol için gittiği Cerrahpaşa'da tekrar yatış verildi ve 7 Temmuz'a kadar hastanede kaldı. Bu sürede şeker insülin verilmek suretiyle normal seviyelere indirildi fakat enfeksiyon için 4 değişik antibiyotik denendi ve sonuncusu işe yaradı. 20 gün boyunca damardan 6000 mg antibiyotik almaktan damarları patladı. Enfeksiyon testi için ne kan alacak damar ne de test edecek kan bulamadılar. Vücudunda kanserle ilgili hiçbir sorun kalmamasına rağmen şeker ve antibiyotikler yüzünden harap bitap düştü, kemoterapiye başlamadan 13 kilo verdi. Bu arada hastanedeki ameliyathaneler 1 tam gün kapatılıp kapsamlı temizlik ve ilaçlama yapıldı.

Babamla aynı günlerde ameliyat olan hemen herkes aynı durumda ateş içinde hastaneye geri döndü. Babam yaşına rağmen sağlam bünyeli olduğu için hala tamamen atlatamasa da aşama kaydetti. 18 aylık küçücük bir bebek vardı mesela o gün ameliyat olanlar arasında , ameliyattan sonra çocuk bölümüne götürüldüğü için bizim bölümde yatmadı, ona ne oldu düşünmek bile istemiyorum. 

Hastaneden çıkmasından 2-3 gün önce doktorları özür diledi, ama o zamana kadar "olur böyle şeyler, ameliyatta bu risk var, enfeksiyon kapmak normal" diyip durdu herkes. Herhalde gazetelere haber olacağını hissedip insanları başımıza sardırmayalım dediler. Eminim hiç bir doktor hastasını daha da hasta etmek istemez. Bu işte ihmalden çok imkansızlıklar olduğunu düşünüyorum. Maalesef ülkemizde insan hayatının gerçekten de pamuk ipliğine bağlı olduğunu bir kez daha görmüş, yaşamış olduk. 

Şimdi ben merak ediyorum, şekeri 450 olan hastayı nasıl eve gönderiyorlar, gözünden dolayı enfeksiyon kaptığı anlaşılan hastayı neden eve gönderiyorlar. Bu yatak yetersizliğinden oluşan hızlandırılmış bir prosedür mü? Doktorlar ve hemşireler aslında hastayla çok ilgili, baştan savmıyorlar ama o kadar çok yatak bekleyen hasta ve o kadar az yatak var ki, neredeyse doktor hastayı dikerken taburcu kağıtları hazırlanıyor. Ama bu aslında okyanusu geçip derede boğulmak, kanserden kurtulup enfeksiyondan sürünen hastaya, hasta yakınlarına yazık değil mi? Profesör olmuş, harcadığı her dakika değerli olan doktorların emeğine de yazık değil mi? Ameliyathanede hijyen sağlamak bu kadar zor mu? Yoksa bunlar kasten mi yapılıyor? Suç kedilerin yada pirelerin değil, suç bu hastanenin bakımsızlıktan ve pislikten yıkılmasını sağlayıp sonrada yerine 5 yıldızlı otel yaptırmak isteyen çoook yetkili ve çoook büyük baş hayvanlarda. Ne olacak canım tıp fakültesi yerine Medical Park'a gidiverir insanlar. Nasıl olsa yabancının değil. 

Not : Ameliyatı yapan Prof. Dr. Akif Turna'ya, göğüs cerrahideki tüm hemşire ve hastabakıcılara ve en önemlisi hastanede babamı sürekli kontrol edip, en iyi uzmanlardan servis almasını sağlayan, tıbbi destek dışında psikolojik destek de veren, şekeri yükseldiğinde en yakın acile gitmesi için babamı yönlendirip hayatını kurtaran Prof. Dr. Berat Apaydın'a sonsuz kere teşekkür ederim. (Kendisi ayrıca kedi kızım Gümüş'ün kayınpederi olur, hatta yakında da dede olacak)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder