27 Kasım 2012 Salı

CKM Benim İçin Bitmiştir Artık...

Açıldığı günden beri senede 4-5 kere tiyatro veya konser için gittiğim, defalarca beni hayal kırıklığına uğratmış olmasına rağmen gitmekte de ısrar ettiğim Caddebostan Kültür Merkezi maalesef benim için bitmiştir artık. Problem yine aynı, berbat ses sistemi ve ondan daha da berbat yönetim anlayışı. Hele tiyatro izlemeye gitmek büyük hata çünkü, salonda sadece oturuyor ve hiç bir şey anlamadan eve dönüyor insan. Her gidişimizde sorun düzelmiştir artık diye umut ediyoruz ama kimsenin sorunu umursadığı bile yok. Hatta seyirciler bile kendi aralarında söylenip duruyor ama konuyu yetkililere bildirme gereği duymuyor. Bundan bir kaç sene önce muhtemelen 2009'da Çalıkuşu'na gittim. Allahtan konuyu biliyorum çünkü salonda ortalarda oturmama rağmen, söylenenler sadece gürültü olarak algılanabiliyor, kelimeler kulağa ulaşmadan dağılıp gidiyordu. Sorun bende herhalde, oyuna konsantre olamadım diye düşündüm. Ardınan Anjelika Akbar konserinde bir gariplikler hissettim ama müzik konusunda iddialı söylemlerde bulunacak bilgiye sahip olmadığım için hiç ses etmedim. Ardından Nilgün Belgün ve Ali Poyrazoğlu'nun İyi Günde Kötü Günde oyununda en önde oturmamıza rağmen hiç bir şey anlamadığımız için büyük bir grupla beraber oyunu terk edip paramızı iade aldık. Bu esnada sorumlu kişilere problemin ses sisteminde olduğunu defalarca söyledik. 

Dün akşam yine inatla ve umutla CKM'de İstanbul Kumpanya'nın İstanbul ve Aşk isimli müzikli oyununa gittik ve gördük ki CKM cephesinde değişen hiçbirşey yok. Yine önlerde ve orta kısımda oturduk ve yine oyunu duymak ve duyduğumuz sesleri diğer seslerden ayrıştırıp anlamlı kelimelere dönüştürebilmek için yoğun çaba harcadık. Oyundan çıktığımızda beynen yorgun düşmüştüm. 


Oyun konusunda çok fazla bir şey söylemek istemiyorum çünkü tamamen amatör ruhla kotarılmaya çalışılmış bir oyun. Amatör derken ilkokul piyesinden biraz hallice olduğunu belirtmekte fayda var. Niyet iyi olsa da sonucun pek başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. Tarık ve Binnur Şerbetçioğlu kendilerini ve tecrübelerini İstanbul'un tanıtımına adamışlar ve oyunlarında başrolü hep İstanbul'a vermişler. İyi de yapmışlar, haklılar ve sonuna kadar da desteklerim. Sanata, sanatçıya ve verilen emeğe saygı duyuyorum. Hatta oyuncuların bir kısmının dekora, afiş grafik dizaynına, müziğe ve teknik konulara yardımcı olduğunu öğrenmek, kumpanyanın var olmak için kendi yağıyla kavrulmaya çalıştığını görmek duyduğum saygıyı daha da arttırıyor. Fakat oyun akmıyor, kopuk kopuk. Bir de anlaşılmama problemi eklenince - ki bu oyun için hayati önemi var bu konunun çünkü Binnur Şerbetçioğlu Türkçe konuşmaya çalışan bir Amerikalıyı canlandırıyor- keyfimiz iyice kaçtı diyebilirim. Üstelik 2,5 saat sıkılmak için , kişi başı 50 TL ödemiş, 1,5 saat trafikle mücadele etmiş, 20 dakika park yeri aramış, kalan 15 dakikada da apar topar akşam yemeğini atıştırmış olmak, insanın keyfini gerçekten kaçırıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder