28 Haziran 2013 Cuma
Kavun, Karpuz, Buzzz...
Kavun veya karpuzu küçük küpler halinde kesip buzdolabı poşetine koyun ve dondurucuda sertleşene kadar dondurun. Donduktan sonra blenderle meyveleri püre haline getirin. İşlem sırasında yumuşatmak için biraz su ve tatlandırmak için biraz şeker ve çok az taze zencefil kullanabilirsiniz. Püre haline geldikten sonra servis edilene kadar tekrar dondurucuya kaldırın.
27 Haziran 2013 Perşembe
Bir Alay Fener
Kır düğünleri, bahçe partileri, balkon sohbetleri , akşam yemekleri için şirin ve romantik ışık kaynakları ; Ev yapımı fenerler.
26 Haziran 2013 Çarşamba
LE PETIT PRINCE
Küçük Prensi, ilkokul yıllarımda okullar yaz tatiline girdikten sonra annemin zoruyla yazın sıcağında eve kapanıp okumuştum. Kitap sever bir çocuk olmama rağmen sanırım zorla okuduğum için çok fazla hatırlamıyorum. Sadece hayal meyal hatırladığım şeyler var kitaptan.
Küçük Prens'in bir gün bu şekilde yeniden karşıma çıkacağı aklıma gelmezdi. Hayallerinin peşinde olan aşağıdaki bu Küçük Prens'in adı Luka. 12 yaşında ve çizdiği resimlerin içinde olmayı, fotoğraf sanatçısı ve aynı zamanda klinik psikolog olan Matej Peljhan sayesinde başarmış.
Luka, Masküler Distrofi (kas zafiyeti) hastası. Günlük hayatta özgürce yaptığımız bir çok faaliyet Luka için bir hayal. Sadece parmaklarını hareket ettirebilse de, elektrikli tekerlekli sandalyesinin kolunu kullanabiliyor. Ayrıca eline kalem alıp kendisini resimleriyle ifade edebiliyor. Buna rağmen , kendisine acınmasını ya da empati kurulmasını istemiyor. Pozitif kalmak ve hala yapabildiği şeylere odaklanmak istiyor. Peljhan, Luka'nın yaptığı resimlerdeki hayal gücünden yola çıkmış. Bir sohbetleri sırasında Luka ondan 'türlü türlü yaramazlıklar yaparken' fotoğraflamasını istemiş. Çizimlerindeki dünyanın içine girebilmeyi bu sayede başarmış. Ve Matej Peljhan da Küçük Prens ( Le Petit Prince) adını verdiği bu projeyle örnek bir işe imza atmış.
Sanatçının hayatı da Luka kadar ilginç. Matej Peljhan 1967 Slovenya’da doğmuş. 10 yaşındayken arkadaşlarıyla 2. dünya savaşından kalma patlayıcı ıvır zıvırla oynarken bunların patlaması sonucu sağ elini ve gözünü kaybetmiş. Yıllarca acı verici tedavilere katlanmak zorunda kalmış. Çocuklara yardım etmek için her şeyi yapan bir klinik psikolog olmanın yanı sıra fotoğrafçı, sporcu, eş ve baba olmuş. (Dünyanın en zorlu triatlonlarından olan Ironman'i iki defa tamamlamış.) Şu an eşiyle ve üç çocuğuyla birlikte Ljubljana'da yaşamaya devam ediyormuş.
Ben adını "küçük prens" çalışmasını görene kadar hiç duymamıştım. Fotoğraflar dijital fotoğraf hileleriyle değil, çeşitli destekler ve kirişler kullanılarak çekmiş. Peljan, "Bir insanın perspektifini değiştirebilmesi gerekir. Luka bunun nasıl yapılacağını biliyor ve bizim de yapabileceğimizi kanıtlamamazı istiyor." diyor. Sanatçının, Küçük Prens ve diğer çalışmalarının sergilendiği sitesi www.mate.1x.com . Ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Hayallerinin peşinden koşmamak için türlü bahaneler üreten herkesin Küçük Prens Luka’dan ders alacağını umarım.
Ve Luka, dilerim tüm hayallerin gerçek olur...
Ve belki ben de bu yaşımda Küçük Prensi tekrar okurum.
25 Haziran 2013 Salı
Güneş Kremleri Hakkındaki Çarpıcı Gerçekler
Yaz ve sıcaklar birden bastırınca, beyaz ötesi bir
bebeğin beyaz ötesi annesi olarak bizim gibiler için yaşamsal önem taşıyan güneş
kremlerinin sağlık açısından güvenli olup olmadığı ve güneş kremi seçimi
konusunda yayın yapmayı görev bildim ve güneş kremi tercihini yaparken başvurulablecek
en güvenilir kaynak Çevre Koruma Grubu (EWG: Environmental Working Group)
tarafından hazırlanan EWG Skin Deep Sunscreens Raporundan tercüme edilen aşağıdaki
uzuuun yazıyı buldum. Buyrun okuyun...
Güneş Kremleri:
Ne Onlarla Ne De Onlarsız
Yanıkları önleme
işlevlerinin ötesinde, güneş kremlerinin güvenlikleri ve etkinlikleri konusunda
aslında pek az şey bilinir. Çevre Koruma Grubu’nun son raporunda açığa çıkan
bazı rahatsız edici gerçekler onları tamamen hayatınızdan çıkarma konusunda
aklınızı çelebilir. Ama doğru cevap bu değil. Güneş kremlerinin etkinlikleri
konusundaki bilinmezlere rağmen halk sağlığı kuruluşları kullanılmalarını
tavsiye ediyor- ama ‘ilk savunma hattınız’ olarak değil! Güneş kremini
kurtarıcı görmek ve sürdüğünüzde tamamen korunduğunuzu düşünmektense yeri
geldiğinde gölgeye çekilmek, koruyucu kıyafetler giymek ve öğlen güneşinden
uzak durmak gibi ek tedbirler almak daha akıllıca.
Öncelikle güneş
kremleriyle ilgili şaşırtıcı gerçeklere bir göz atalım:
1. Güneş
Kremlerinin Cilt Kanserini Önlediğine Dair Fikir Birliği Yok
Güneş kremi
üreticileri reklamlarında ürünlerinin kullanımının cilt kanserine yakalanma
riskini ve güneş kaynaklı yaşlanmayı azalttığını söyleyebiliyor. Amerika
Birleşik Devletleri’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Amerikan
Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) de dahil olmak üzere bir çok halk sağlığı örgütü
güneş kremlerinin cilt kanseri türlerinin bir çoğunu önlediğine dair çok az
kanıt bulabilmiş. FDA, mevcut klinik çalışmaların, Koruma Faktörü 15′in
üzerinde olan geniş spektrumlu güneş kremlerinin dahi tek başına cilt kanseri
ve erken yaşlanmayı azalttığını göstermediğini söylüyor. FDA ayrıca, güneş
kremi kullanımının ölümcül bir cilt kanseri türü olan melanomanın gelişimi
üzerindeki etkisini inceleyen bir çalışmadan haberdar olmadığını da belirtmiş. Uluslararası
Kanser Araştırma Kuruluşu IARC ultraviyole radyasyonundan korunmak için
birincil olarak gölgede durmayı, kıyafet ve şapka kullanımını öneriyor. Bu
bağlamda, cilt kanserinden korunmak için alınacak tedbirler arasında güneş
kremleri ilk tercih olmamalı ve güneşten korunmak için tek yöntem olarak
kullanılmamalı.
2. Güneş
Kremlerinin Bazı İnsanlarda Cilt Kanserinin En Ölümcül Türüne Yakalanma Riskini
Artırdığını Gösteren Bulgular Var
Bazı
araştırmacılar, güneş kremi kullananların melanomaya yakalanma risklerinin
arttığını tespit etmiş. Kimse tam olarak bunun sebebini bilmiyor ama bilim
adamlarının yürüttüğü tahmine göre güneş kremi kullananlar daha uzun süre
güneşte kaldığından daha çok radyasyon emiyor. Kremlerdeki kimyasallardan gelen
serbest radikallerin güneş ışığı altında parçalanması ihtimali de bunda rol
oynuyor olabilir. Diğer bir teori ise piyasaya 30 yıldır hakim olan zayıf UVA
korumasına sahip, kalitesiz güneş kremlerinin bu sonuca sebep olduğu. Bir çok
halk sağlığı örgütü güneş kremi kullanımını hala önerirken aynı zamanda
gölgenin, kıyafetin ve zamanlamanın öneminin de altını çiziyor.
3. Piyasada
Yüksek Koruma Faktörleri Onlarca Ürün Var Ama Daha İyi Olduklarına Dair Kanıt
Yok
Amerikan Gıda ve
İlaç Dairesi (FDA) Koruma Faktörü 50′nin üzerinde olan güneş kremlerinin
satışının yasaklanmasıyla ilgili bir yönetmelik teklifi hazırladı. FDA, bu
teklifte, 50′nin üzerindeki Koruma Faktörü değerlerinin daha iyi koruma
sağladığına dair klinik bulgu olmadığını göz önünde bulundurarak, 50′nin
üzerinde Koruma Faktörü ibarelerinin tüketiciyi yanılttığını söylüyor.
Bilimadamları da yüksek Koruma Faktör’lü güneş kremlerinin insanları güneşte
çok uzun süre kalmaya sevk ettiğini düşünüyor ve bu kremlerin güneş yanığı
oluşumunun geciktirmesi sebebiyle cilt tahribatı riskinin artmasından endişe
duyuyorlar. Güneş kremi üreticileri bu yönetmelik teklifine kulak asmayarak
2012 yılında da yüksek Koruma Faktör’lü ürünleri satmaya devam ediyor. Çevre
Koruma Grubu’nun 800 farklı güneş kremini analiz eden 2012 raporuna göre her 7
üründen 1′i 50+ Koruma Faktörü ibaresi taşıyor.
4. Çok Az Güneş
Vücudun D Vitamini Seviyesini Düşürerek Sağlığa Zararlı Olabilir
Güneş kremleri
vücudun D vitamini üretme gibi kritik bir işlevini yerine getirmesine mani
oluyor. Vücuttaki D vitaminin temel kaynağı güneş ışığı ve bu vitamin sağlık
için hayati önem taşıyor. D Vitamini kemikleri ve bağışıklık sistemini
güçlendiriyor, göğüs, kolon, böbrek ve yumurtalık gibi çeşitli kanserin
türlerine yakalanma riskini azaltıyor. Ayrıca vücutta bulunan hemen hemen her
dokuyu yöneten binden fazla geni düzenliyor (Mead 2008). Anne sütü ile beslenen
bebekler, koyu tenliler ve güneşe çok az çıkan insanlarda D vitamini
eksikliğinin görülme riski daha yüksek. Bazı insanlar herhangi bir koruyucu
krem sürmeden haftada bir kaç kere 10-15 dakika boyunca güneşe çıktıklarında
yeterli seviyede D vitamini üretebiliyor. Ama bir çok insan da bunu
başaramıyor. D vitamini ihtiyacı bir kişinin yaşına, cilt rengine, bulunduğu
yerdeki güneş ışığının yoğunluğuna, dışarıda geçirdiği zamana ve kansere
yakalanma riskine göre farklılık gösteriyor. D vitamini seviyenizi ölçtürmeye
ve de mevsimsel olarak ya da yıl boyunca takviye almaya ihtiyacınız olup
olmadığını öğrenmek için doktorunuza danışmanız en iyisi.
5. Güneş
Kremlerinde Yaygın Olarak Kullanılan A Vitamini Kanser Gelişimini Hızlandırıyor
Olabilir
FDA tarafından
yaptırılan bir araştırmaya göre retinyl palmitate adlı bir çeşit A Vitamini
güneş ışığı altında cilde sürüldüğünde ciltteki tümör ve lezyonların
ilerlemesine neden olabiliyor (NTP 2009). Güneş kremi endüstrisinin her 4
üründen 1′ine A vitamini eklediği düşünüldüğünde bu bilgi oldukça can sıkıcı.
Üreticiler cilt yaşlanmasını önleyici antioksidan özelliğinden dolayı A
vitaminini ürünlere ekliyor. Fakat güneş kremleri ev içinde kullanılan
losyonlar ve gece kremlerinden farklı olarak güneş ışığı altında cilde tatbik
ediliyor. Hayvanlar üzerinde bir sene boyunca yapılan FDA araştırmasında, her
iki grubun da günde sadece 9 dakika boyunca yüksek yoğunlukta güneş ışığına
maruz kaldığı durumda, A vitaminli krem sürülen hayvanların ciltlerinde
sürülmeyenlere göre daha kısa sürede tümör ve lezyon oluşumu gözlenmiş. Güneş
ışığı altında cilde sürülen A vitamininin ciltte hiperplazi denilen aşırı hücre
büyümesine ve DNA’ya zarar veren serbest radikallerin oluşmasına neden olduğu
bilim adamları tarafından bir süredir biliniyor. Tabii tüm bu bulgular, cilt
kanserine karşı koruma sağladığı düşünüldüğü için tercih edilen güneş kremleri
cephesinde soru işaretlerini artırıyor. FDA araştırmasından çıkan sonuçlar
henüz nihai bir hüküm verilmesi için yeterli olmasa da Çevre Koruma Grubu şu an
için A vitamini içeren güneş kremlerinden kaçınılmasını öneriyor (etiketlerde retinyl
palmitate ya da retinol olarak geçiyor).
6. Güneş
Kremleri Serbest Radikaller ve Cilde Zarar Veren Maddeler İçeriyor
Güneş
ışıklarından kaynaklanan UV radyasyonu kadar güneş kremlerinde bulunan bazı
kimyasallar da DNA’ya ve cilt hücrelerine zarar veren, yaşlanmayı hızlandıran
ve kansere yol açan serbest radikallerin oluşumunu tetikliyor. Etkili bir güneş
kreminin sebep olduğu zarardan daha fazlasının önlüyor olması gerekirken bir
çok güneş kremi serbest radikallerin sebep olduğu hasarı önlemek yerine sadece
güneş yanığı oluşumunu engelleyebiliyor. Güneş yanığına karşı koruma faktörü 15
ile 50 arasında değişirken ‘serbest radikalleri önleme faktörü’ için sadece 2
seviye mevcut. Tüketiciler çok az güneş kremi kullanıp bir de güneşte
kaldıkları boyunca seyrek aralıklarla yeniden tatbik ettiklerinde güneş
kremleri UV ışınlarının çıplak ciltte oluşturacağından daha fazla serbest
radikal hasarına neden oluyor. Bu noktada Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’ne düşen
görev ise UVA koruma standartlarının güçlendirilmesini sağlayarak güneş
kremlerinin serbest radikal hasarını azaltıcı etkisini iyileştirmek.
7. Güneş
Kreminiz Nano Maddeler Mi İçersin Yoksa Vücudun Hormon Dengesini Sekteye Mi
Uğratsın? Siz Seçin!
İdeal bir güneş
kremi güneş yanığına yol açan, bağışıklık sistemini baskılayan UV ışınlarını
tamamen bloke ederken, serbest radikallerin zararlı etkilerini de
engelliyebiliyor olmalı. Cilt üzerinde uzun saatler etkisini sürdürmeli ve UV
ışıklarına maruz kaldığında zararlı maddeler oluşturmamalı. İnsanların doğru
miktar ve aralıkla kullanabilmesi için güzel kokmalı ve cilde sürüldüğünde hoş
bir his vermeli. Tüm bu kriterleri tek başına sağlayan bir güneş kreminin
varolmaması şaşırtıcı olmasa gerek.Amerika’daki seçim cilde derinlemesine nüfuz
ederek vücudun hormon dengesini sekteye uğratan ve stabilitesi düşük olan
‘kimyasal’ kremlerle, çinko ve titanyum gibi mikronize edilmiş nano mineraller
içeren ‘mineral’ güneş kremleri arasından yapılıyor.
Çevre Koruma
Grubu eldeki bulguları inceledikten sonra, mevcut seçenekler arasında en
güvenli tercihin mineral içerikli güneş kremleri olduğuna karar verdi. Güneş
altında yapıları bozulmayan ve cilt yüzeyinde etki gösteren mineral içerikli
kremler bir çok güneş kreminde bulunmayan UVA koruması da sağlıyor. Mexoryl SX
(ecamsule) de iyi bir alternatif fakat çok az kremde kullanılıyor. Tinosorb S
ve M de çok iyi çözümler sunan fakat henüz Amerika’daki kremlerde kullanılmayan
maddeler. Mineral içerikli ürünleri tercih etmeyen tüketiciler için en iyi
alternatif ise UVA koruması için en az %3 oranında avobenzone maddesi içeren
güneş kremleri. Tabii bu kremlerin hormon dengesini bozan kötü şöhretli
oxybenzone maddesi içermediğine dikkat etmek gerekiyor. Bilimadamları
ebeveynleri cilde derinlemesine nüfuz ederek kana karışan, hormonların
işlevlerini sekteye uğratan ve toksik etkisi bulunan oxybenzone maddesi içeren
güneş kremlerini çocuklarda kullanmamaları konusunda uyarıyor.
8. Avrupa
Markalarının Güneş Kremi Formülasyonları Daha İyi
Avrupa’daki güneş
kremi üreticileri ve kullanıcılarının daha fazla seçeneği var. Avrupa’da
üreticiler formülasyonlarında kullanılmak üzere 27 kimyasal arasından seçim
yapabilirken, A.B.D.’de 17 madde arasından seçmek durumundalar. Avrupa’da 7
farklı UVA filtresi ürünlere eklenebilirken A.B.D.’de bu sayı 3. Avrupa’da
onaylanan fakat FDA tarafından henüz kullanımı onaylanmayan maddeler 5 kata
kadar daha fazla UVA koruması sağlıyor. A.B.D.’deki firmalar 5 yıldan beri
Avrupa’da kullanılan hammaddelerin FDA tarafından onaylanmasını bekliyor. FDA
bu maddeleri onaylayana ve bazı aktif içeriklerin birleştirilmesi üzerindeki
kısıtlamaları kaldırana kadar Amerika’daki güneş kremlerinin UVA koruması
oldukça yetersiz kalmaya devam edecek.
9. FDA
Tüketicileri Korumuyor
Amerikan Gıda ve
İlaç Dairesi (FDA) 2011′in Haziran ayında güneş kremleri kategorisinde yeni
etiketleme kuralları getireceğini duyurdu. Bu açıklamaya göre ‘zararlı ışınları
engeller’, ‘suya dayanıklı’, ‘terlemeye dayanıklı’ gibi tüketiciyi yanıltıcı
ifadelerin kullanımı yasaklanarak hangi güneş kremlerinin ‘geniş spektrumlu
koruma’ sağladığı tanımlanacaktı. Ancak, FDA kısa bir süre önce bu yeni
mevzuatın uygulanmasını 6 ay erteleyerek 2012′nin Aralık ayı ortasına öteledi.
Ama yeni yönetmelik devreye girse bile bir çok açık uç kalıyor olacak. UVA
korumasını düzenleyen standartlar hala çok zayıf ve bu yüzden de ’geniş
spektrumlu koruma’ sağladığını ileri süren güneş kremlerinin %90′ı herhangi bir
formül değişikliğine gitmeden bu iddasını sürdürebilecek. Zayıf bir standart, şirketleri
ürünlerini iyileştirme ve daha etkili güneş kremleri geliştirme konusunda
teşvik etmezken, ürünler arasındaki farkları da maskeliyor.
FDA daha hala
Avrupa’da kullanılan yeni içerikleri ve içerik kombinasyonlarını etkinlik ve
güvenlik açısından bir değerlendirmeye tabi tutmadı. Güneş kremlerindeki
kimyasalların hormon dengesini bozucu etkilerini dikkate almayı planlamıyor.
Yeni yönetmelik A vitamini gibi güneş altında kullanıldığında cilde zarar veren
içeriklerin kullanılmasına izin veriyor. Bir çok güneş kremi güneş altında
kolayca yapısal bozukluğa uğradığı halde, FDA üreticilerin güneş kremlerini
stabilite açısından ölçümlemesini zorunlu tutmuyor.
10. Bebek ve
Çocuklara Yönelik Güneş Kremlerinin Bazıları İyi Bazıları Yutturmaca
Çevre Koruma
Grubu’nun bu yılki raporunda 180′e yakın bebek ve çocuk güneş kremi yer alıyor.
Sonuçlar
karışık:
İyi haber: Bir
çok marka bebek ve çocuk ürünlerinde daha güvenli , daha etkili içerikler
kullanıyor. Bebek ve çocuklar için formüle edilen ürünlerin %63′ünde iyi
derecede UVA koruması sağlayan etkili mineral içerikler bulunuyor.
Etiketleri
dikkatli şekilde incelemeye devam etmeniz gerekse de kendiniz için de bir bebek
veya çocuk güneş kremi alarak daha iyi bir seçim yapmış olacaksınız.
Üzerinde ‘Baby’
(Bebek), ‘Children/Kids’ (Çocuk) yazan güneş kremleri diğerlerine göre daha az
oranda:
- Parfüm
içeriyor. Parfümler bir çok kimyasalın karışımından oluştuğu için alerjilere ve
daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Raporda yer alan çocuklar için
geliştirilmiş güneş kremlerinin %72′si parfüm içermiyor. Bu oran diğer
ürünlerde %54 seviyesinde.
- Oxybenzone
içeriyor. Bu madde hormonları düzensiz hale getiren bir kimyasal ve çocuk
ürünlerinin %37′sinde görülüyor. Diğer güneş kremlerinin %56′sında bulunuyor.
Çok da iyi
olmayan haber: Raporda yer alan markalardan 16′sında çocuklara yönelik olduğu
öne sürülen ürünlerin içerikleri yüzdelerine kadar büyüklere yönelik
ürünlerinkiyle bire bir aynı. Banana Boat, Coppertone, Alba ve ThinkBaby
markalarının da aralarında bulunduğu bu markalar için ürünlerinin üzerinde
yazan , the “children” (çocuk) kelimesi bir pazarlama taktiğinden öteye
gitmiyor ne yazık ki.
Kaynak: EWG’s
Skin Deep Sunscreens Report
13 Haziran 2013 Perşembe
Uyurkızar
Cimcime'nin uyku düzeni Allaha çok şükür uzun zaman önce oturdu. Gece 21:30 da yatar. 2:00 civarı uyanıp sütünü içer sonra bazen sabaha kadar uyur bazen de arada uyanıp su ister. Bundan iki ay önce sadece uyurken kullandığımız emziğe baybay dedik. 3 gece az uyku ile idare ettik ama sonunda zafer bizim oldu. Derken Cimcime süte ve suya verdi kendini efkardan. Eskisinden daha sık, nerdeyse saat başı su ve süt ister oldu. Biberonun da emziği olduğu için kendince bir yol buldu tabi cadı.
Gece sıvı alımının artmasında şöyle sorunlar var ;
Öncelikle böbrekler çok çalışıyor. Gece uykuda tüm organların iyice dinlenmesi gerek. Dolayısıyla daha fazla çiş yapılıyor. Çok fazla çiş bezden taşabiliyor ve farkedilmezse (bebek de anne de uyanmazsa) bütün gece ıslak kıyafetlerle uyumaya devam ediliyor ki bu da üşütmelere hastalanmalara sebep olabiliyor. Uykulu uykulu her gece üst baş yatak yorgan değişimi de anne için çok yorucu bir eylem.
Bunun dışında fazla sıvı alımı gece uyurken reflüyü tetikliyor ve bebeğin rahatsız olmasına neden oluyor. Hele bir de yatmadan hemen önce muhallebi gibi bir şey yediyse kusmaya kadar gidebiliyor.
Son olarak süt tatlı olduğu için dişleri çürütebiliyor. Bu nedenle doktorumuz 2 yaşından sonra gece sütünü kesmemizi önerdi.
Biz de bu öneriyi dinleyip gece sütündeki mama oranını yavaş yavaş azaltıp iyice suya döndürmeye, iyi doyan çocuk gece sütü istemez diyerek yatmadan bir saat önce muhallebi yedirmeye başladık. 1 saat reflü açısından önemli. Yatmadan önce sıvı alımını azaltmak adına ki bu tuvalet eğitiminde de var, yemekten sonra su verip bir daha yatana kadar 2 saat su vermiyoruz. Fakat hala ıslanma olayına çözüm bulamadım. Biberonu alınca geri vermiyor, almaya çalışınca uykusunda huysuzlanıp ağlıyor veya biberonun üzerine yatıyor. Sonra hareket ettikçe suyu ya yatağa ya direk kendi üzerine döküyor. Yani çişten başka ıslanma problemimiz de var.
Bir de arada sırada acayip bir sinirle gece yarısı bağırıyor, ayaklarını yatağa vutuyor, kafasını sağa sola çeviriyor. Su veya süt verdikçe biberonu itiyor, diretirsen tokatlar savuruyor. Önceleri uyandı sanıyordum ama sonra aslında hala uyuyor olduğunu farkedip bayağı bir korktum. Doktora sordum hemen uyurgezer falan gibi bir şey mi diye yok çok sık kabus görür bu yaşta çocuklar dedi. Zaten bizimki uyurgezer değil uyurkızar.
Bakalım gece sütünü tamamen bırakınca halimiz ne olacak ?
11 Haziran 2013 Salı
Kaybolma Hali Acil Durum Kuralları
3 yaşından itibaren başlayan
bireyselleşme ve kendini ispat etme davranışlarının hangi durumlarda, onun
güvenliğini tehlikeye atabileceğini o yaştaki çocuğunuza nasıl anlatırsınız?
a) Kalabalık ortamlarda kendi başını alıp
gitmemesi için onun elini hiç bırakmam, bırakmasına izin vermem, gerekirse
kucağımda taşırım
b) Gitmeden önce ona ne yapması gerektiğini anlatırım, ve ona uygun
davranmasını beklerim. Şayet davranmazsa ve başını alıp gitmeye kalkışırsa ona
hatırlatmaya çalışır, gerekirse kızar ve ceza veririm. Ki bu genellikle hep
birlikte eve dönme cezası olarak uygulanıyor.
Çocuğun anlama kapasitesiyle orantılı, daha
küçük 2-3 yaşındakiler için genelde a şıkkı uygulanırken, 3-4 yaşındakiler
için daha çok b şıkkı uygulanıyor sanırım.
Peki diyelim ki herşeye rağmen bu kalabalık
ortamda çocuğunuzu kaybettiniz, çocuğunuz ne yapması gerektiğini biliyor mu?
Bir iki saniye içinde kaybolabilirler çünkü çok
hızlı hareket ediyorlar ve küçük oldukları için sizin farketmeyeceğiniz yerler
girebiliyorlar. Biz minicik mağazanın içinde yeğenimi kaybedip , aramak için
mağazanın dışına fırladığımızda kendisinin vitrine girip boncuklu kolyelerle
oynadığını görmüştük.
Ben yakında bu yaştaki küçük çocukların
bileklerine filan takılacak, vücuda zarar vermeyecek, GPS sinyali
yollayabilecek ve bir akıllı telefonla haberleşebilecek ucuz bilekliklerin
çıkacağını düşünüyorum. Çok mu bilim kurgu sizce? Bu konunun ne kadar etik
olduğu, bu gibi cihazların kaç yaşına kadar çocuk haklarını ihlal etmediği ayrı
bir tartışma konusu olur. Anne olarak çocuğumun her yaptığını bilmek isterim
(miyim acaba emin olamadım aslında) ama bakalım aklı erince o her yaptığını
bilmemi isteyecek mi? Neyse dediğim gibi bu ayrı birkonu.
Rüyadan uyanıp geleneksel yöntemlerle ilerlersek
çocuğumuza kaybolma gibi acil durumlarda ne yapması gerektiğini tekrar tekrar
anlatmak gerek.
Kural 1: Kaybolduğunda anneni-babanı aramak
için dolaşmaya başlamayacaksın. Durduğun yerde bize isimlerimizle (anne/baba
olarak değil) seslenmeye başlayacaksın.
Kural 2. Bulunduğun yerde bizi bulması için en güvenli insanı tespit
etmeye çalışacaksın. Bu bir mağazada kasiyer olabilir, havaalanında güvenlik
görevlisi veya polis gibi üniformalı biri olabilir.
Kural 3. Eğer bir yabancı sana gelip, elini tutup ‘Benimle gel’ diye seni
götürmeye çalışırsa, yüksek sesle ‘HAYIR, sen benim annem/babam değilsin, ben
kendime yardım edebilirim‘ diye bağıracaksın.
Dışarı çıkarken ceketine, pantalonuna ebeveynlerin
telefonları, adresler ve isimlerin yazdığı bir kart koyulabilir. Ayrıca Jennifer Moore Mallinos'un Kayıp Çocuk Odası adlı kitabına da bir göz atmanızı tavsiye ederim. Yukarıdakine benzer durum ve kuralları eğlenceli bir dille anlatan bir çocuk kitabı.
Bu deneyimi hiç kimsenin yaşamasını istemem ,
önlem almak ihtimalleri azaltabilir. Ben yine de elimi bırakmaması için elimden
geleni yapmaya çalışırım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)