24 Mayıs 2013 Cuma

Kim West metodu nedir?


İnsan bir bebeğinin uyumayı bile öğrenmesi gerektiğini duyunca şaşırıyor ama maalesef durum bu. Öte yandan bebek için de ne zor anneden ayrı uyumaya çalışmak. Düşünsenize biz kendi yatağımızda yatmadığımız zaman nasıl uykusuz kalırız. Bebiş de anne karnında rahat sıcak uyurken, bebek yatağına geçince biraz bocalıyor tabii.

Biz Cimcime’yi doğduğundan beri ayrı yatakta, her akşam aynı rutinle ve aynı saatte yatırmayı tercih ettik.  İlk aylar tekerlekli bir sepette odamızda yattı, 5. aydan sonra da kendi bebek yatağına geçti ama yine odamızda yatmaya devam etti çünkü çok sık uyanıyor anne eli değmesini istiyordu. 1 yaşına geldiğinde kendi odasına geçirdik. 

Kendi odasında uyuma zorluğu çekeceğini tahmin ettiğimden, önceden Tracy Hogg’un Bebek Bakımı Sorunlarına Mucize Çözümler ve Richard Ferber’in Çocuklarda Uyku Sorunları ve Çözümleri kitaplarını aldım. Bildiğin kalın kitaplar ama üşenmedim okudum. Bir kaç kez denedim ama işe yarar bir sonuç alamadım, okuduğumla kaldım. Sonra internette bu aşağıdaki metodu buldum. Daha insancıl (ve ağlamasız) geldiği için daha uzun süre uyguladım ve ilerleme kaydettiğimizi görünce devam ettim. O zamanlar bu metodun bir adı olduğunu bilmiyordum ama meğer adı Kim West metoduymuş.


Kim West yöntemi 6 ayın üzerindeki çocuklar için önerilen bir yöntem. Yöntemin temelinde  uyku için kötü alışkanlıkları kesmek ele alınıyor. Bu yöntem ile emzirmeden uykuya dalmamak gibi alışkanlıklarından vazgeçirerek, bebeğin kendi kendine uykuya dalması hedefleniyor.

Bu yöntemin işleyişi şöyle :
  • Uygulamaya gündüz uykularının iyi olduğu bir günün akşamında ve uyku saatinde başlayın. Odasında ışık açıkken besleyin ve ona rahatlatıcı bir uyku ritueli uygulayın.
  • Işıkları kapatın ve bebeğinizi uykulu ama henüz uyanıkken yatağına yatırın. Bu yöntemde bebeğin yatağının yanında oturarak, kontrollü bir şekilde uzaklaşma esas alınır.

Bebek yatağı yanında oturma yönergeleri şu şekildedir: 

  • Ayakta duracak yaşta ise, çocuğunuzu zorla yatırmaya çalışmayın. Şilteye patpatlayarak onu yatmaya ikna etmeye çalışın. 
  • Uykuya dalana kadar, elinizi yatağın parmaklıkları arasından sokarak çocuğunuzu aralıklı olarak sevebilirsiniz ancak bunu sürekli yapmayın. Uykuya dalmaya başladığını gördüğünüz an elinizi çekin. 
  • Dokunuş sizin kontrolünüzde olmalıdır. yani çocuğunuzun parmağınızı ya da elinizi tutarak uykuya dalmasına izin vermeyin, çünkü uyuduğu zaman elinizi çekmeye çalıştığınızda uyanabilir ve her şeye yeniden başlamak zorunda kalabilirsiniz.
  • Çocuğunuz çok ağlıyorsa kucağınıza alabilirsiniz. Sakinleşene kadar onu kendi odasında, kucağınızda tutun. Ancak kucağınızda uykuya dalacak kadar uzun tutmamaya dikkat edin. Sakinleştiği zaman öpüp tekrar yatağına yatırın ve sandalyeye oturun. Not: Eğer çocuğunuz kucağınıza alır almaz susuyorsa “kandırıldınız” demek olabilir, siz ona uyku eğitimi vereceğiniz yerde o sizi kucağa alma konusunda eğitiyor olabilir. Bu durumda bir dahaki sefere biraz daha bekleyin.
  • Metodun ilk 3 gününde, akşam derin uykuya dalana kadar ve gece boyunca tüm uyanmalarında bebeğinizin yatağının başında olun.
  • İlk 3 gece boyunca bebek her uyandığında önceden belirlediğiniz sandalye konumunuzu (sandalye konumları aşağıda verilmiştir) alın ve yönergeleri adım adım uygulayın. Yatağa gidin, ona bir öpücük verin, onu yatmaya ikna edin ve sandalyede oturun. Bu süreci her uyandığında tekrarlayın.
  • İlk 3 gece boyunca yatağın yanına koyacağınız bir sandalyeye oturup çocuğunuzu rahatlatın ve ona güven verin.
  • Her 3 günde bir sandalyenizi bebeğinizin beşiğinden biraz daha uzağa götürün
  • Bu metodu uygulayarak sandalyenizi yatağın yanından, kapıya yakın bir yere çektiğiniz zaman çocuğunuz gece ortasında uyandığında, kalkıp yatağın yanına gidin, ona güven verin, öpün, ayağa kalkmışsa tekrar yatmaya ikna edin ve sonra kapının yanında duran sandalyenize geri dönün. Çok ağlıyorsa (bu ağlamanın derecesini en iyi siz bilirsiniz) kucağınıza alın ancak sakinleşene kadar tutup sonra beşiğine yatırıp tekrar sandalyenize gidin.

Önerilen sandalye konumları :

konum 1: yatağın yanında
konum 2: yatak ile kapı arasında bir yerde
konum 3: odanın içinde, kapının yanında
konum 4: koridorda, çocuğunuzun sizi göremeyeceği ama sesinizi duyabileceği bir yerde

Bir kaç hafta sonra bebeğinize iyi geceler dedikten sonra yanından çıkacak ve kendi başına mutlu bir şekilde uykuya daldığını göreceksiniz.

Kaynak: SleepLady, İyi uykular, tatlı rüyalar el kitabı

23 Mayıs 2013 Perşembe

Gel de Gülme Şimdi ...


  • "Anne bugün hava kaç metre?"= Kaç derece, Mustafa Selim (4.5 Yaşında)
  • "Anneeee, abim beni gittirmiyooo" = Gitmesine izin vermiyormuş, Mustafa (5 Yaşında)
  • Büyüyünce ne olmak istiyorsun Çınar?, "Muftak" robotu" (3 Yaşında)
  • "Maymunlar büyüyünce insan mı oluyor?", Mete (5 Yaşında)
  • "Anne, burnumun biri çalışmıyor.Senin kokunu duyamıyorum", Kemalcan (3 Yaşında)
  • Resim kursuna başlayan Meltem(5) arkadaşına hava atıyor:"Biliyo musuun? Ben Van Kok resmi yapabiliyorum", -Ecrin (4):O ne, ayıcık falan mı?"
  • "Anne, ben artık evlenmek istiyorum. Babamla konuşuyorum ama beni anlamıyo, sonra sonra diyo hep", Poyraz (5 Yaşında)
  • Kreşteki arkadaşının adını unutmuş:"Hani vardı ya keçi gibi saçları olan,hani fırça küsmüş ya,O kız işte, adı neydi anne" Asya (3,5 Yaşında)
  • "Anne seni çok seviyorum. Babamı da çok seviyorum. Ben ikinizi de aynı boyda seviyorum." Ali Boran (5 Yaşında)
  • Fazla soğuk olmayan bir havada ağzından buhar çıkaramayan Alper (5): "Baba, galiba gazım bitmiş!"
  • Kayra'cım bi yukarıya gelir misin?,-"Gelmezsem n'olur ha! Gelmezsem n'oluuur?!!!", Kayra Barlas (4 Yaşında)
  • "Kolalı jelibon bi de süprüs yimurta alırsan istediğin kadar öpebilirsin beni", Hamza Demir (6 Yaşında)
  • "Ben de görüncem bunun içinde bana ne!", TV'ye kafa atarken yakalanan Arda (5 Yaşında)
  • Doktor: -Kardeşinin kız mı olmasını istiyorsun, erkek mi?, Arda Jason (7): " C Hiçbiri! "
  • "Bacağıma çok kötü krep girdi anne.", Elif Mina (6 Yaşında)
  • "Ama haksızlıık buuu!!! Ben yanağımı neden öpemiyorum kiii? Çok tatlı görünüyorlaar", Tara Güner (7 Yaşında)
  • Bana ıspanağı anlatır mısın?,"Ispanak çok güçlü bir adamdır.", Asya (3 Yaşında)
  • Ege, kaynana kime denir?, "Çok kötü birine", -Neden?, "Bilmem ki, annem öyle söyledi.", (4 Yaşında)
  • "Benim büyüyünce kocam olucak, onunla beraber yatıcaz, öpüşücez", Bahar (6 Yaşında)
  • Babasna Barbie'nin sonsuz gardrobunu anlatrken,babsının boş bakışlarna karşlık:"Neyse,zaten sen anlamazsn,annmden bile daha cahilsin"Beren 5
  • "Anne, öğretmenim bugün bana bağırdı, özgüvenim zedelendi", Simay (6.5 Yaşında)
  • Babaannesi:- Hadi bize bir İngilizce say da herkes görsün, "İngilizce 1, İngilizce 2, İngilizce 3.....", Işıl (3 Yaşında)
  • "Anne büyüyünce üniversiteye gidecek miyim?", -Evet kızım, ne olmak istiyorsun? "Prenses", Zeynep Ece (4,5 Yaşında)
  • "Midem fokurduyor, acıklamış olabilirim. Ama yemek yersem ağzım burnum cozurdar. Ay ne yapsam karar veremedim.", Artemis (4.5 Yaşında)
  • Okul nasıl gidiyor tatlım?,"Merak etme anne,öğretmenimin defterime çizdiği eksileri aynı renk kalemle yıldıza çeviriyorum" Mine (6 Yaşında)
  • Aliş harfleri öğreniyor: "Ali'nin A'sı, Boran'ın B'si..... J.... Jem amJanın J'si", Ali Boran (5 Yaşında)
  • Şu ellerin güzelliğine,minik parmakların tatlılığına bak, yerim yerim o tatlı parmakları, "Aynısından ayaklarımda da var!", (4 Yaşında)
  • "Kafamın üstünde bi sessizlik vardı zaten" = Şapkasını kaybetmiş, Kutlu ( 6 Yaşında)
  • "Anne ben manyak mıyım?" - Hayır neden?, "Öyle davranıyorum", Elif (3,5 Yaşında)
  • "Beni sen doğurdun seni ananem, annanemi de annesi... Peki ilk annaneyi kim doğurdu?", İdil (4 Yaşında)
  • "Öğretmenim, hediyeler günün kutlu olsun!", (5 Yaşında)
  • "Ben et yemek için biraz küçüğüm, makarna yok muydu?", Yağmur (6 Yaşında)
  • "Arda beni ne kadar çok seviyorsun?, "Canavarlar, dinazorlar kadar", (3.5 Yaşında)
  • "Annecim lütfen emziğimi bulur musun? Emzik emmemekten başım ağrıdı", Ateş (3,5 Yaşında)
  • Parmağı kapıya sıkıştığı için ağlayan Azra: "Anne, bi baksana, ağlarken güzel oluyo muyum?", (5 Yaşında)
  • "Oğlum, domates sevmiyorsun, peynir sevmiyorsun, zeytin sevmiyorsun...Sen neyi seviyorsun?, ''Seni seviyorum annee!'',Ömer Tarık (3 Yaşında)
  • "Anne, kaza mı yaptın?", -Evet, maalesef, "Arabaya bi şey oldu mu?", Ceylin (5 Yaşında)
  • "Anne, sen küçükken damdan düştüğünde ölmüş müydün?", Fergan (6 Yaşında)
  • "Artık okula gitmeme gerek yok.Okuma yazma biliyorum,matematiğim de çok iyi...Geri kalanı artık kendim hallederim.", Buğra (7 Yaşında)
  • Nisa (2) odada gördüğü örümceğe kızıyor: "Seni babama söylerim!"
  • "Rüyamda Harry Potter 10 'u gördüm", Rahmi Deniz (7 Yaşında)
  • "Ah canııım,kıyamam sana!Senin üstüne mi basmışlar?Ölmüş müsün sen?.......Şu insanlar da salyangozlara hiç saygı duymuyo!Katiller!, İlayda-6
  • "Anne, bak zireeefa çizdim", -Zürefa olmasın o?, "Biliyorum ama zireeefa daha doğru, uzun çünkü", Ayça Tokgöz (4 Yaşında)
  • Yolda düşen atkısını ararken; "Anne, içimden bir ses bulacağımızı söylüyor. İçimdeki ses kalbimden geliyor." Ali Boran (4,5 Yaşında)
  • "Anne sen ne kadar ölüp geri gelicekin?", Ölümü anlamaya çalışan Arhan Sabuncu (4,5 Yaşında)
  • "Anne, ben organik miyim?", Simge (3.5 Yaşında)
  • Lal çizdiği peri resmine gururla yorum yapar: "Zor zor, mor mor çizdim ama aynı gerçek hayattaki gibi oldu" (4 Yaş)
  • "Anne, tamam artık, buraya kadar! Ben artık evde bi memeli beslemek istiyorum. Bu evdeki tek memeli sensin, farkında mısın?",Ege (7 Yaşında)
  • "Dayı sana iş buldum", -Ne işiymiş?, "Beni sevmek. Haftada 4 lira veririm, iyi seversen 10 lira bile veririm" Naz Baydar (6 Yaşında)
  • "Anne bugün okula gitmeyebilir miyim? Kendimi rahatsız ediyorum da", Ceren (6.5 Yaşında)
  • "N'oldu canım, neyin var?, "Ay bilmiyorum anne, üstüme bi utangaçlık göçtü", İnci (5 Yaşında)


Tatlı Sözlük'ten alınmıştır

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Ev Kazaları

En güvenli yer olduğunu düşünsek bile evler çocukalar için tehlikelerle dolu. Ev kazalarının %50 si 0-6 yaş çocukların başına geliyor. Bu kazaların %60’ı çocuğa bakan kişi çocuğun yanındayken oluyor. Bunu önlemenin yolu biraz daha dikkat ve alınacak önlemler.

Zehirlenme :
Tarihi geçmiş gıdaları atın
Doktora sormadan ilaç vermeyin
Temizlik malzemelerini ya kilitli ve yüksek dolaplarda saklayın
Temizlik malzemelerini içecek yiyecek kututlarına koymayın
Doğal gaz ve soba zehirlenmesi için evi sık sık havalandırın

Yanmalar
Bebek biberonunu mikrodalgada ısıtmayın
Ortada Çakmak kibrit bırakmayın
Ocakta yanan tencere tava tencere bırakırsanız sapları içe dönük olsun. Veya ocak korumalardan alın
Sıcak yemek bulunan kase ve tabakları çocuğun erişemeyeceği yere koyun
Güneş kremi kullanın

Düşme Çarpma Ufak Kesikler
Pencere ve balkon kapılarını açık bırakmayın veya küçük çengel vs ile önlem alın
Pencere önlerine sandalye koltuk koymayı
Uyurken yatak korkuluklarını kullanın
Sivri ve kırılmış oyuncakları vermeyin
Evdeki sivri köşeleri kaplayın

Boğulma
Ağzına alıp yutabileceği cisimleri ortada bırakmayın. Ufalanabilecek oyuncaklar vermeyin
Küvet yada kovada su bırakmayın
Havuz veya deniz kenarında yalnız bırakmayın
Elektrik prizlerini kapalı tutun
Çarpılma anında sigortayı kapatmadan çocuğunuza dokunmayın

İşte bu kazalardan ödüm kopuyor. Ocak korumaları , merdiven kapıları, fırın kapağı kilidi, köşe koruyucular, dolap kilitleri, çocuk korumalı prizler, kapı stopperleri vs gibi piyasada satılan ne varsa aldık, kullanıyoruz. 











Dolaplar, televizyon yüksek ve ağır tüm eşyalar duvarlara bağlandı. Önünde kanepe koltuk olan pencerelere kilitler takıldı. Eve arap sabunu dışında temizlik malzemesi almaz olduk. Mikrop kırsın, lavabo açsın, çamaşırda leke çıkarsın, bulaşığı parlatsın diye de sirke kullanıyoruz. %100 randımanlı olmuyor tabi. Ayrıca güzel de kokmuyor ama en azından zehirli değil. Cimcimenin aklı erene kadar varsın ev biraz ekşi koksun. 

Allah herkesin çocuğunu korusun. 

21 Mayıs 2013 Salı

Çocuğun 2 Yaşına Kadar Söylemesi Gereken Kelimeler

Çocukların iki yaşına kadar 300′den fazla kelime öğrenebiliyor olduğunu duyunca şaşırmadım değil. Sonuçta demek ki erkeler 2 yaşına kadar öğrendiği kadar kelimeyle bir ömür sürebiliyor. Netekim babamızın hayatının hiçbir döneminde 300 kelime kullandığını sanmıyorum :)

Öte yanda çocuk 2 yaşına kadar en önemli 25 kelimeyi söylemeyi öğrenemezse konuşmakta zorlanabilirmiş. Kanada’nın Vancouver şehrinde her yıl düzenlenen “Amerikan Bilim Geliştirme Federasyonu” toplantısına katılan bilim insanlarının belirlediği 25 kelimeyi şöyle ;.

1-Anne (anni)
2-Baba (babay)
3-Bebek (beybi)
4-Süt (düüt)
5-Su (nu)
6-Merhaba (meyaba - ama sadece erkeklere diyor şirin bir gülümseme eşliğinde)
7-Top (dop)
8-Evet (ivet)
9-Hayır (ayıy)
10-Köpek (havhav)
11-Kedi (miya miya)
12-Burun (muru)
13-Göz (goss)
14-Muz (mu)
15-Bisküvi (büttüdü ki ben bisküvi olduğunu anlayana kadar yıl geçti)
16-Araba (ayaba)
17-Sıcak (üfff tıtaa)
18-Teşekkür ederim (bunu öğretmedik hiç, kaba bir aileyiz)
19-Tuvalet (çisss kaka)
20-Ayakkabı (bappa)
21-Şapka (çapça)
22-Kitap (pitat)
23-Hepsi bitti (bittiii)
24-Daha (bi daha)
25-Güle güle (bay bay)

Cimcime bu kelimeleri parantez içinde yazdığım şekilde söylüyor. Aslında kelimeyi olduğu gibi öğretmek gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu burda görüyorum. Mesela kedi yerine miya miya diye öğreten biziz, kedi desek, ki daha kolaymış, kedi demeyi öğrenecekti. Neyse düzelir herhalde. Ömrü billah ayakkabıya bappa diyecek değil herhalde. 

Bunun dışında biy, itii, üp, dö, hede höde diye sayı sayıp , orta afrika ülkelerinden birine ait olduğunu düşündüğüm bir dilde şarkı söylüyor kızım. Pepe'nin "5 duyu organımız var" şarkısını hep aynı şekilde fakat tamamen anlaşılmaz bir dilde söyleyip duruyor. Beste tutuyor, güfte uydurma. Türkçeyi de öğrenir diye umuyorum. 

20 Mayıs 2013 Pazartesi

My Cat


Çocukluğa Geçiş

Siz her ne kadar hazır olmasanız da çocuğunuz büyüyor. Sorularınız da değişerek artıyor.

* Emziği nasıl bırakacak?
* Memeden nasıl keseceğim?
* Tuvalet eğitimini nasıl vereceğim?
* 2 yaş sendromunu nasıl atlatırız?
* Yeni bir bebek yolda, kardeşi olacağı fikrine nasıl hazırlarım?
* Ne zaman konuşacak?
* Yemek, uyku ve davranış sorunlarını nasıl çözebilirim?..

bunun gibi pek çok soru kafanızda dönüp duruyor.

Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler kitabıyla bebeğinizin ve sizin hayatınızı kolaylaştıran Tracy Hogg, şimdi de bebeğinizin çocukluğa geçişinde yaşanmış hikayeler ve örneklerle size rehberlik ediyor.







Çocukluğa geçen bebeği olanlara tavsiye ederim. 

17 Mayıs 2013 Cuma

Babet Süsleme

Demetoloji'den aldığımız bilgiye göre Uzman TV’ de babet süsleme videoları yayına girmiştir. Babetler nasıl olursa olsun sizin babetiniz süslü olsun. 

Video başlıkları aşağıdaki gibidir, üzerlerine tıklayarak ilgili videolara ulaşabilirsiniz. (umarım)





IMG_8265

IMG_7771

IMG_8034

IMG_8976

IMG_9029



IMG_9138 



Süsleme yapabilen becerikli arkadaşlarım bana da bir çift yaparsa sevinirim.


Not : Demetoloji bir Demet bilimidir ve yetenekli bir bloggerdir. 

16 Mayıs 2013 Perşembe

Kardeş Sevgisi Böyle Bir Şey ...


Komik Kadın Annem ...

Hemen hemen her Türk kadını gibi annemin de şekeri var. Ama her sabah kahvaltısında reçelini de balını da yer. Üzerine de ilacını alır. 




Dolayısıyla üç ayda bir babamla tin tin tin devlet hastanesine gidip A1 kontrolü yaptırıp ilaç yazdırırlar. 

Devlet hastaneleri yeni bir uygulama başlatmış. Yaşı 65'i geçen emeklilere bir güzellik yapıp, bekleme sırasında ilk sıraya çıkartıyormuş. Şimdi dijital tablolar filan var, randevu alınca o tabloda adın çıkıyor. İşte o tabloda hemen adı soyadı en tepeye çıkıyormuş yaşı 65 üstü olanların. Ammaaaa adının yanına parantez içinde (yaş 65) yazılıyormuş. Yani ilk sıraya çıkardık ama yaşlı ya beklemesin diye yaptık demeye getiriyor. Göya iyilik yapıyor haddini bilmez edepsiz hastane. 

Tabi annem bunu görünce tepesi atmış. Koşa koşa gitmiş yetkili merciye şikayete. Efendim annemin neresi 65 yaşındaymış (ki aslında gerçekte 66 ama etini mıncırsan itiraf ettiremezsin) , öyle uluorta herkese ilan etmek ayıp değilmiymiş. Hastaneden iyilik isteyen mi olmuş. Muş da muş. Ortalığı ayağa kaldırmış. 

Yetmemiş doktora da yakınmış, kadınların yaşı öyle her yerde yazılmaz falan diye. 

Yakında annem yüzünden bu uygulama kaldırılabilir devlet hastanelerinde. Yani kadın beklemeye razı sırf yaşı ortaya çıkmasın. 

Ah annem yaa. Ne takıksın bu yaş konusuna. Tamam en fazla 50 gösteriyorsun orası öyle ama nüfus cüzdanı da böyle diyor. Ne sıkıyorsun güzel canını. Üzülme bak sonra yüzün kırışır 65 filan gösterirsin mazallah. 


Not 1 : Allahtan annem blogumu okumuyor yoksa yaşımı internete düşürdün diye parça pinçik ederdi beni. 

Not 2 : Karika OİP'den alınmıştır. 

15 Mayıs 2013 Çarşamba

BamBam Sendromu Koydum Adını


Cimcime’de son zamanlarda vurma ve ısırma hikayesi başladı. Bana kafa göz dalmalar, bakıcısını ısırmalar filan. 

İlk farkettiğimde acaba bakıcısından mı gördü, bakıcı ona vuruyor o da bakıcıdan mı öğrendi diye şüphelendim hemen (direk çuvaldızı bakıcıya sapla modu).  Ufaktan sıkıştırdım bakıcıyı , yemin billah etti vurmam ben ona diye. Zaten ilişkilerine bakınca şiddet uygulayanın Cimcime olduğu belli. Abla gel otur, oturmazsa çaaat. Abla oyuncağı ver, vermezse harttt.

Yine de bakıcıyı dedektif gibi yakın takibe alıp kendi kendime sıkıntı yapmaya, şamar izi var mı diye  çocuğun orasını burasını kontrol etmeye, acaba işe erken gidip geç geliyoruz bize mi tepki veriyor diye dertlenmeye  başladım.

Bazen biz ayaklarını kollarını filan ısırır gibi yapıyoruz çocuk da yanlış anlayıp bize aynısını mı yapıyor diye sevgi ısırıklarını filan bıraktık.( İnsan gibi seviyoruz çocuğu artık yani)

Sonra bir gün Mahallenin En Mutlu Bebeğini okurken ampul yandı. Harvey Karp der ki “Bebekler küçük mağara adamları gibidir. Taşdevrindeki BamBam gibi yani.  Bebekler henüz uygarlaşmamış ve ilkeldirler. Onlar için vurmak ve ısırmak iletişim kurmanın ilkel yollarıdır.

Kısacası bu durumun 2-3 yaştaki çocuğun gelişim özelliğinin normal bir parçası olduğunu, çocuğumun bir mağara adamı olduğunu anladım, ve nasıl bir anneysem artık "rahatladım". Bakıcının da peşini bıraktım (mı acaba?)


Bu konuyla ilgili yaptığım internet kazılarım esnasında rastladığım şu detaylar çok enteresan, sizin de ilginizi çekerse:

  • Her insan içgüdüsel olarak vurma/şiddet eğilimi ile doğar, zamanla engellemeyi öğrenir, ancak bunun için empati duygusunun gelişmesi gereklidir, ki bu da 3 yaş sonrasında gelişir.
  • İlk 3 yaşta duygularını ifade edemeyen çocuk için vurma/ısırma/ağlama gibi dolaylı yollar kullanması çok normaldir,
  • Çocuk vurduğunda ne olacağını merak eder
  • Bir kere vurup karşısındakinin üzüldüğünü gören çocuk bir daha aynı tepkiyi alacak mı diye denemek için vurabilir,
  • Dikkat çekmek için, istediği bir şey olmadığı için ya da kıskandığı için de vuruyor olabilir,
  • Az kural koymak da çok kural koymak kadar çocuğu kötü etkiler.


Bu durumla başetmek için öneriler de var Allahtan;

  • Sakın siz de vurup "bak ne kötü oluyor" diye göstermeyin, çocuk onun şaka oldugunu anlamaz, anne/baba da vuruyor, demek ki vurmak normal diye algılar.
  • Hissettiği duyguyu onun yerine adlandırmalı, hem onun da adlandırmasına yardımcı olur, hem de onu anladığınızı belirtirsiniz: "şimdi kızdın, biliyorum"  "şimdi şöyle hissediyorsun anlıyorum" gibi
  • "Yaptığın yanlış" demek yerine pozitif yönlendirme yapın, "öyle vurmak yerine böyle yavaşça dokunursan daha güzel olur" gibi
Hadi uygulayalım bakalım, Bambam'dan bir Çakıl çıkarabilecekmiyiz. 



14 Mayıs 2013 Salı

Kitap İzni

3 gün izin ve 3 kitap + Haruki Murakami'nin ilk 200 sayfası. Evde olsam D&R'ı okurum ben be...

Çok özlemişim arka arkaya kitap bitirmeyi, sabaha kadar bir kitabın esiri olmayı ... Tabi arada "anne düüüd, anne nuuu, anne düt bitti" sesleriyle bölündü geceyarısı keyfim ama olsun.


Bu sene fazla gezemeyeceğiz okul yüzünden. Hem işler çok hem de Cimcime okula başlayacak yavaştan. Böylece ben de izinlerimi kitap okuyarak değerlendirebileceğim. 

Yeni bebeklerim de geldi. 


Okumak için sabırsızlanıyorum. Ama önce Harukiyi bitirmem lazım. Yalnız bu kitap neden tuğla gibi ? Mükremin abinin okuduğu kalın kitaplardan mübarek. Üç tane daha ince kitap halinde olamaz mıydı yani? Benim gibi illa yatarak kitap okuyanlara yazık değil mi ? Kollarım koptu, kitabı nereye yaslasam ağır geldi,  komidinde ne var ne yok devirdi, böğrümü deldi. Kitaptan utanmasam parçalara ayırıp öyle okuyacağım. 

Neyse bu kadar uğraşınca okuma hızı düşüyor tabii. Artık 2 ayda ancak biter. Ama şimdilik güzel gidiyor. 

Bu arada yukardaki diğer kitapları da tavsiye ederim. Üçüde güzeldi...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Anneler Gününün Ertesinde "İçimizden Bir Anne" Oldummm...

Kendisinden çok faydalı bilgiler edindiğim ve hatta blogumda sık sık yazılarını paylaştığım Profesyonel Ebeveyn Koçu Ahu Tükel web sitesinin  "İçimizden Bir Anne" köşesinde Cimcime'ye ve bana yer vermiş. 

Anneler günü ertesinde bu yayına çok sevindim. Ahu Hanım'a çok teşekkür ederim.  

Not : İsimleri blogda ben değiştirdim. Tabi ki orjinali böyle saçma değil :)


İçimizden Bir Anne  

by Koç Ahu - May 13, 2013
Bu hafta “İçimizden Bir Anne” köşesinin konuğu Ana Kraliçe. Ana Kraliçe, İstanbul’da yaşıyor ve kimya mühendisi.
Şu ana kadar ki annelik hayatında onu en çok zorlayan şey, çalışan anne olduğu için yaşadığı bakıcı problemleri olmuş. Sonuçta başa çıkamayıp, ana okullarına bakmaya başlamışlar erkenden. Okullara, yetersiz dimdik merdivenlere, korumasız mutfaklara güvenememişler.
En sonunda eşi işinden ayrılmış ve çok kısa bir süre önce Anadolu Yakası – Feneryolu’nda bir anaokulunu devralıp işletmeye başlamışlar. Adı Gözbebeğim Anaokulu.
Facebook adresi https://www.facebook.com/GozbebegimAnaokulu
Okullarında miniklere olduğu kadar ebeveynlere de eğitimler seminerler vermeyi hedefliyorlar. Yakın zamanda anne ve çocuğun beraber katılabileceği etkinlikler de başlayacakmış.
Ayrıca Ana Kraliçe'nin hoşuna giden şeyleri yayınladığı ve amatörce hazırladığı bir bloğu da var . http://kraliceninevi.blogspot.com/
Bakalım Ana Kraliçe bize başka neler anlatacak…
ANNELİK…
Merhaba Ana Kraliçe. Kaç çocuğun var ve isimleri neler?
Bir kızım var. Adı Cimcime. 2 yaşına yaklaşıyor.
Doğumdan sonra seni en çok şoke eden “keşke biri bana bunları daha önce söyleseydi” dediğin neler var? Bunlarla nasıl başa çıktın?
Bebeğimle yalnız kalmaktan korkacağım hiç aklıma gelmemişti. İstediğini anlayamam, ağlarsa susturamam, acil bir durum olursa soğuk kanlı davranamam diye korkup hiç yalnız kalmak istemedim. Sonra kızım büyüdükçe bu durum kendiliğinden çözüldü.
Sütün öyle çeşmeden akar gibi gelmediği ve minicik bebek bile olsa canı istemezse yemek (bu durumda anne sütü) yemeyeceği durumuna şok olmuştum. Ben deli gibi süt gelecek diye pompalar, süt saklama kapları falan almıştım bol bol. Süt bol geldiğinde kızım emmedi, o emmek istediğinde süt yetmedi.
Doğumdan sonra yaklaşık 7-8 ay vücuttaki ödeme bağlı olarak oluşan bir problem nedeniyle iki el bileğimi de tam randımanlı kullanamadım. Cimcime 5 aylıkken işe başlamadan önce sağ bileğimden ameliyat oldum. Sol bileğimde tam 1 yıl sonra kendiliğinden iyileşti.
Anneliğin bir diğer adı “endişe”. Senin aklını en çok meşgul eden korkular ve kaygılar neler? Bu endişelere rağmen huzurlu ve pozitif bir anne olabilmenin yolları nedir sence?
Çalışan bir anne olduğum için kızımı bakıcılara emanet etmem gerekiyor. Bakıcıların kızımla iyi ilgilenip ilgilenmediği konusu benim temel endişem şu an. Bu yüzden de çok fazla bakıcı değiştirdik zaten. Bizim kurallarımıza uymamak için direnenlerle yollarımızı ayırmak zorunda kaldık hep.
Ev kazalarından çok korkuyorum. Bu korkuyu azaltmak için sadece bakıcıyı tembihlemekle kalmayıp, ocak koruması, dolap çekmece kilidi, merdiven ve balkon kapısı, pencere kilidi gibi çeşitli koruma önlemleri aldım. Bakıcıyı kontrol etmek için kamera koymak bana uygun gelmedi. Sonuçta kötü insan kamera olmayan yeri de bulur. Ayrıca o kadar kaydı seyredecek vakit de bulamam.
Ben kızımın bakıcısı ile iletişimini yakından takip etmeyi tercih ettim. Bakıcısına karşı çekingen mi uzak mı yoksa yakın mı? Gece uykularını huzurlu uyuyor mu yoksa sık sık kötü rüya görüp ağlayarak mı uyanıyor? Bu gibi şeylerden problem olup olmadığını çıkarmaya çalışıyorum. Artık 2-3 kelimeli cümle kurabiliyor Cimcime. Bu kelimelerle günün anlatması için teşvik ediyorum eve gelince hergün. Önce ben anlatıyorum neler yaptığımı basit cümlelerle, sonra o başlıyor anlatmaya. Parka gittim, eee yaptım (uyudum) mama yedim, düttüüm ağladım diyebiliyor.
Temizlik düzen ve hijyen konularında da daha geniş davranmaya, çok titizlik yapıp çocuğu da bakıcıyı da bunaltmamaya çalışıyorum.
Günlük hayatının Cimcime ile en kolay ve keyifli anları hangileri? Hangi anları daha çok yaşamak isterdin?
Haftasonu sabahları Cimcime uyandığında yatağından alıp kendi yatağımıza getiriyoruz. Üçümüz ailecek sabah keyfi yapıyoruz yatakta. En keyifli anımız bu.
Çocuk olunca kolay bir an olmuyor ama Cimcime de uykudan yeni kalktığı için o anlarda anne kucağında oturuyor. Yoksa 1 saniye durmaz kucakta, fıldır fıldır gezer.
Yine günlük hayatında Cimcime ile ilgili seni en çok zorlayan durumlar neler?  Günün hangi saatleri ve anları seni zorluyor? Bu zor anları nasıl idare ediyorsun?
Nerdeyse doğduğundan beri beni en çok zorlayan anlar yemek anları. Küçükken çok zor olsa da kandırarak, oynatarak yediriyordum. Büyüdükçe kanmamaya başladı. Ben de kendi haline bıraktım. Sağlığı yerinde, bakıcısı ile beraber yemek yiyor. Benle yiyecekse önüne koyuyorum artık isterse yiyor. Sağlıklı ama seveceği şeyleri seçiyorum. Mama diye isteyince veriyorum.
Annelikte hissetmeyi en sevdiğin ve en sevmediğin “duygular” neler ve neden?
Annelikte çocuğumun bana hissettirdiği tüm duyguları, içinde endişe ve korku olsa da çok sevdim.
Sevmediklerim, dışardan insanların sana kendini yetersiz ve yanlış hissettirme çabaları oldu.
Cimcime’ye “daha az” ve “daha çok” söylemek istediğin şeyler neler?
Daha az hadi Cimcimeee demek isterdim (özellikle yerken).
Sevdiğimizi sık sık söylediğimiz için daha çok söylemek istediğim fazla bir şey gelmiyor aklıma.
Cimcime ile ilgili en çok ne için müteşekkirsin?
Sadece doğmuş olmasına müteşekkirim.
EVLİLİK…
Eşiyle daha fazla beraber zaman, sohbet, romantik ve özel anlar geçirebilmek çoğu annenin isteği. Çocuklu hayat içinde bu zamanı yaratabilmek için sen neler yapıyorsun?
Genelde haftada 1 gece başbaşa dışarı çıkarız. Veya bazı Cumartesi günleri eşimle beraber gezeriz. Şimdi Cimcime’de büyüdüğü için bizimle gelebiliyor.
Malum özellikle çocuklar ile ilgili konularda ebeveynler arasında fikir ayrılıkları olabiliyor. Böyle durumlarla siz nasıl başa çıkıyorsunuz?
Biz genelde temel tüm konularda hemfikiriz. Anlaşamadığımız ufak detaylarda tartıştığımız oluyor. Böyle anlarda ortalık yatışana kadar bir süre ayrı odalarda takılıyoruz. Bazen sorun çözülüyor bazen de çözülmeden kalıyor. Herşeyi çözmeye de uğraşmıyoruz.
Eşinin en çok hangi yönlerini takdir ediyorsun?
Benden daha sakin, benim gibi aceleci değil.
Eşine “daha az” ve “daha çok” söylemek istediğin şeyler neler?
Ona da daha az hadi demek isterdim. Bir de arabayı yavaş kullan :)
VE SEN…
Seni neler gülümsetir?
Gülümseme beni gülümsetir. Bir de kedilere dayanamam çok gülerim. Kedi diyince bile gülerim :)
Kendinle ilgili en çok gurur duyduğun ve takdir ettiğin yönler veya başarılar neler?
Cimcime’nin annesi olmaktan gurur duyuyorum mesela. Ona pozitif yaklaştıkça, duygularını anlamaya çalıştıkça kendimi takdir ediyorum. Kızıma bir şeyleri öğretebilince benden mutlusu olmuyor.
Annelerin en büyük problemlerinden biri malum kendine zaman ayırmakta zorlanmak. Kendine daha fazla zaman ayırabilmek için ne gibi taktiklerin var?
Bunun için zaman zaman bir şeylerin yeri değişiyor mecburen. Mesela kendime zaman ayırmak için uykumdan feragat ediyorum. Veya o haftasonu büyükanne-dede ziyaretlerini erteliyorum.
Eşim bir çok konuda yardımcı olduğu için bazı şeyleri araya sıkıştırmak daha kolay oluyor. Ama dediğim gibi hep bir yerden alıp başka yere ekliyorum.
Hayatında hep yapmak istediğin, aklının bir köşesine takılı kalmış ama sürekli ertelediğin neler var? Anne olmak dışında, bir insan ve kadın olarak kendin için neler hedefliyorsun veya hayal ediyorsun?
Çok hayalperest bir insan değilim herhalde. Basit hayallerim oluyor yavaş yavaş da onları gerçekleştiriyorum. Bu dönemde kendimle ilgili bireysel hayaller yerine ailemle ilgili hayaller kurma aşamasındayım. Mesela fotoğraf merakım var. Eskiden başkalarının fotoğraflarını çekerdim şimdi kızımı çekiyorum :)
KIZINA MESAJIN…
Şu anda Cimcime’ye bugün buradan neler söylemek istersin?
Ay yay yu derdim o anlardı :)
……………………………………………………………………………………..
Paylaşımın için çok teşekkürler Ana Kraliçe. Sana ailen ve sevdiklerinle mutlu ve huzurlu bir hayat diliyoruz. Yeni anaokulunuz da hayırlı olsun, umarız gönlünüze göre büyür ve gelişir.
Sizler de “İçimizden Bir Anne” köşesinde bu soruların cevaplarını bizimle paylaşmak ve işinizi, websitenizi tanıtmak isterseniziletisim@kocahu.com adresinden benimle bağlantıya geçebilirsiniz.
Bu yazıyı beğendiyseniz lütfen aşağıdaki “like” butonuna tıklayarak beğendiğinizi gösterin. Facebook, Twitter, Email veya size nasıl uygunsa, faydası olacağına inandığınız kişiler ile de paylaşırsanız çok sevinirim.
Sevgilerimle
Ahu

6 Mayıs 2013 Pazartesi

İyi Anaokulu Nasıl Olmalı ?


Anaokulu çocuğa bilgi yükleme yeri değil, çocuğun ilköğretime başlandığında bilgiyi öğrenmesi için gerekli becerilerin kazandırıldığı ve çocukların gelişimlerinin desteklendiği yerdir. 

Okulöncesi eğitimi dendiğinde, “eğitim” akademik bilgi gibi anlaşılıyor. Okulöncesinde “eğitim”, çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimlerini desteklemek için fırsatlar yaratmak anlamına gelir. 


Anaokulu, çocuklara bir şeyler öğretme endişesiyle yoğun dergi çalışmalarının verildiği, çeşitli branş dersleriyle çocukların sıkıldığı bir yer değil; çocukların potansiyelinin ortaya çıkarıldığı ve yaş gurubuna uygun oyunlarla çocukların gelişimlerinin desteklendiği ve mutlu edildiği bir kurumdur. 

1. BESLENME: Sağlıklı ve dengeli beslenme sağlanmalıdır. Mümkünse anaokulunun beslenme programını bir beslenme uzmanı hazırlamalıdır.

2. DANIŞMANLIK BİRİMİ: Okul programının hazırlanmasında, ölçme değerlendirme sürecinde bir psikolog/pedagogdan profesyonel destek almak çok faydalı olacaktır. Anaokulu bu hizmet için bir uzmandan ya da danışmanlık merkezinden destek almalıdır. Psikolog/pedagog çocukları yeterince gözlemlemeli ve çocuklara uygun gelişimsel test ve envanterlerle çocukları değerlendirmelidir.

3. DÖNÜT: Her ay aile bireyleri çocuklarıyla ilgili gelişmeler hakkında yazılı olarak bilgilendirilmelidir.

4. DÜRÜSTLÜK: Öğrenci velilerine çocuklarıyla ilgili gereksiz harcamalar yaptırmaktan kaçınılmalıdır.

5. EĞİTİM: Anaokulu bakım yerine eğitimi temel almalıdır. Veli merkezli olmak yerine çocuk merkezli olmalıdır. Ayrıca her çocuk mutlaka kendi yaş grubuma göre sınıflarda eğitim almalıdır.

6. FİZİKİ YAPI: Sınıf ortamı yeterli olmayacağından mümkün olduğu kadar geniş mekânlar ve mevsimine göre açık havada eğitim imkânı sağlamalıdır. Anaokulu binası iyi ısınmalı, aydınlık ve ferah olmalıdır. Çocukların bedensel gelişimine katkıda bulunacak hareketlerin yapılabileceği fiziksel aktivite ortamı bulunmalıdır. Çocukların rahat ve özgürce oynayabileceği bir oyun alanları bulunmalıdır. Her çocuğun özel eşyası için düşünülmüş dolaplar olmalıdır. Bahçeli olmalıdır. Okulun atmosferi hoş ve eğlenceli olup çocuklar açısından çekici olmalıdır. Yemek yenilen yer ve derslikler sıkışık olmamalıdır. Yerler kolay temizlenebilen bir malzeme ile kaplanmış olmalıdır.

7. GÜVENLİK: Okul öncesi dönemde çocuklar tehlikelere açık olduğu için okulda güvenlik önemleri tam alınmalıdır. Özellikle yangın ve depreme karşı okuldaki araç gereçler güvenli bir şekilde yerleştirilmeli ve çocuklar bu konuda eğitilmeli. Bunla birlikte oyuncak ve eğitici materyallerin güvenliğinden emin olunmalıdır. Acil durumlarda anaokulun işleyişi nasıl, güvenlik tatmin edici mi bunları da ailelerin değerlendirmesi gerekiyor.

8. HİJYEN: Lavabo ve tuvaletler öğrencilerin boyuna göre ve hijyenik olmalı, ayrıca çocuk sayısına göre yeterli ve sınıflara yakın olmalıdır. Seçilen tüm oyuncak ve kırtasiye malzemesi sağlık açısından zararlı madde içermemelidir. Aynı ilkeler gıda maddeleri seçimi ve hazırlanışı için de geçerlidir.

9. HİJYEN: Sınıfların temizliği, düzeni, ders için gerekli ısıya sahip oluşu ve havalandırılmış olması konularına dikkat edilmelidir.

10. İLETİŞİM: Anaokulu çalışanları öğrenciler ve ebeveynlere karşı saygılı, yakın, samimi, sevecen, yardımsever ve duyarlı davranmalıdırlar.

11. İLETİŞİM: Gerek görüldüğünde aile fertleri ile çocuklarıyla ilgili görüşmeler yapılmalıdır.

12. İLETİŞİM: Öğrencilerin ailelerine gün sonunda yapılan bilgilendirme çocuğun olmadığı uygun bir ortamda yapılmalıdır.

13. İLETİŞİM: Sabah çocuğun ihtiyaçlarını bildirmek, akşam o günkü davranışları ile ilgili bilgi vermek üzere ailelerle görüşülmelidir.

14. İLETİŞİM: Veliler anaokulundan bir yetkiliyle görüşmek istediklerinde kolaylıkla ulaşabilmelidirler.

15. MATERYAL: Oyun araç ve gereçlerin ve malzemelerin yeterli olması ve çocukların rahatça ulaşabileceği ve göz hizasında bir yerde; ilgi köşelerine ayrılmış olarak bulundurulması çok önemlidir. Bu malzemelerin yerlerinin etiketle belirtilmesi hem toplama hem de sembolik düşüncenin desteklenmesi açısından çok yararlı olur. Ayrıca bu şekilde köşeler ve etiketlerle belirlenmiş bir yuvada çocuklar rahatlıkla seçimler yapabilir ve etkin öğrenebilirler.

16. ODAKLANMA: İyi Anaokulu sadece kendi ilgi alanına giren konularla ilgilenir, ilgi alanı dışındaki konularda başka kurumlardan ya da uzmanlardan destek alınmalıdır. Birçok anaokulu dans, bale, yabancı dil, satranç, tiyatro gibi kendi üzerine vazife olmayan ve her biri uzun zaman ve uzmanlık isteyen eğitimleri vermektedir.(!) 

17. ÖĞRETMEN: İYİ ANAOKULU kriterlerinin en başında İYİ EĞİTİM yer almalıdır. İyi eğitimin de birinci koşulu İYİ ÖĞRETMEN’ dir. Bu yüzden okul öncesi dönemde öğretmenin önemi tartışılmaz. Okulun fiziki şartları ne kadar iyi olursa olsun, program ne kadar dikkatli hazırlanmış olursa olsun, çocuklarla bütün gün beraber olan, eğitim programını uygulayan öğretmendir. Çocukları gözleyip programı geliştirecek, çocuklara şefkatle yaklaşıp onların ihtiyaçlarını bir anne gibi karşılayacak kişi de yine öğretmendir. Kısacası; “Okulun eğitim kalitesini belirleyen öğretmendir.” 

18. PERSONEL: Öğretmenler ve hizmet personeli gerek kendi aralarında gerekse velilerle ve çocuklarla iletişim kurarken doğru iletişim kurmalıdırlar.

19. PLANLAMA: Öğrencilere anaokulu hizmeti verirken öğretmenler derse mutlaka planlı ve o planı uygulayacak hazırlıkları yapmış olarak girmelidirler.

20. REHBERLİK: Öğrencilerin sorunlarını anlamak amacıyla aile üyeleri ile görüşmeler yapılmalıdır.

21. SINIF KONTENJANI: 15 öğrenciyi aşmamalıdır.

22. ŞAFFAFLIK: Velilere çocuklarıyla yıl içinde yapılacak çalışmalar hakkında açık ve net bilgiler verilmelidir.

23. ŞEFFAFLIK ve GÜVEN: Ebeveynler haber vermeden okulu ziyaret edebilmelidir.

24. ŞEFFAFLIK: Öğrencilerin alacağı anaokulu hizmetini aile üyelerinin anlamasını sağlamak amacıyla onlarla görüşmeler yapılmalıdır.

25. ŞEFFAFLIK: Öğretmenlerin diplomaları ve sertifikaları odalarında asılı olmalıdır.

26. ŞEFFAFLIK: Velilere anaokulu hizmetinden beklenenler anlatılmalıdır.

27. ŞEFFAFLIK: Velilerin endişelenmemesi için anaokulu hizmetinde kullanılan yöntemlerle ilgili açıklamalar yapılmalıdır.

28. YILLIK PROGRAM: Anaokulu hizmeti özenle planlanmalı ve her günün belli bir hedefi olmalıdır.

29. YILSONU GÖSTERİSİ: Birçok anaokulu veli odaklıdır. Bu yüzden yılsonunda bir gösteri çıkarıp velileri mutlu etmek isterler. Aslında bu, bir sonraki yıl için kayıt yenilemenin yolu olup çocukların eğitimlerinden çalınan zamandır. Yılsonunda 3 saatlik gösteri için çocuklar 3 ay öncesinden hazırlıklara başlarlar.

30. YÖNETİM: Anaokulu kurucusu ya da müdürü üniversite okul öncesi alanda üniversite düzeyinde eğitim görmüş sağlıklı, hoşgörülü, sabırlı, güler yüzlü olmalıdır.


Not : Dilgem Danışmanlık Merkezinden Alınmıştır. 

Sulukuleli Kadının Hıdrellez Duası...


Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil... Sağlığı iyi olsun. Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın... Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.

Sevdikleriyle birarada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın. Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın. 

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

Neşesi bol olsun. Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.

Değiştirmek istedikleri değişsin. İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.

Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üçyüzaltmışbeş'ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın.



Tüm dilekleriniz gerçek olsun....:)