9 Ekim 2012 Salı

Keyif

Haftasonu oldumu Cimcime anne babayla kahvaltı edeceğim diye sevinçten deliriyor. Deliriyor kelimesini gerçek anlamında kullanıyorum. Önce Gazi koşusuna hazırlanan taylar gibi evi baştan sona on tur koşuyor. Bu eylemi yaparken çeşitli dillerde (Türkçe olmadığına eminim, Moldovyaca olabilir) sesler çıkarıyor, birine kızmış gibi bağırıyor, çığlıklar atıyor ama aslında şarkı söylüyor (rock veya metal filan dinliyor olabilir). 

Turlamalar bitince mutfağa gelip bütün sandalyelere tek tek çıkıp, Cimcime ulaşamasın diye masanın çok stratejik bir noktasına yerleştirilmiş kahvaltılıkları almaya çalışıyor. Kimse dur demezse ordan da masaya tırmanıyor, ve direk bal veya reçel veya en zor temizlenen neyse ona elini sokuyor. Müdahale edilip aşağı indirilince kendini yerlere atıyor, reçelli ellerini yüzüne kapatıp ağlama numarası yapıyor, çok sinirlendiyse yere, duvara veya masaya kafa atıyor, bu sefer canı yandığı için gerçekten ağlıyor. Sakinleştirmek için mutfakta ona ayrılan çekmecedeki plastik kap kacağı gösteriyoruz, bütün çekmeceyi boşaltıyor, her şeyi mutfağın farklı köşelerine fırlatıyor. Öyle ki mutfakta yürümek dağda bayırda trecking yapmak gibi oluyor. 

Sabah sporunu yapıp nihayet masaya oturduğumuzda mama sandalyesi yerine illa babanın kucağına çıkmak istiyor (neden çünkü içimizde en yumuşak yüzlü o ve ordan tüm masaya ulaşabiliyor). Peynirini, babasının beklemekten buz gibi olmuş çayına atıp çatalıyla iyice eziyor, yumurtasını gümüş yesin diye yere atıyor ama maalesef anne üzerine basıyor. Çekirdeğini çıkarıp eline verdiğim zeytinle babanın tişörtüne şekiller çiziyor. Bir de Heidi'deki gibi yemediğini saklama huyu çıktı. Elindekini yemeyecekse poposunun altına koyuyor. Tabi babanın kucağında olduğu için pantalon da batıyor. Bu arada ağzına girip geri çıkmadan yutulan lokmaların hesabını yapıyoruz ki aç kalmasın. 



Biz mi? Biz ne yediğimiz pek anlamıyoruz. Ama ailecek kahvaltı etmenin mutluluğuyla güne devam ediyoruz. 

1 yorum: