22 Temmuz 2013 Pazartesi

Feriköy - Beyoğlu - Küçüksu Üçgeni

Bu hafta sonumuz oldukça hareketli geçti. Cumartesi günümüz alışveriş, ev toparlama , vişne reçeli kaynatma (hayır ticaretine başlamadık ama nedense vişne gördükçe kilolarca alan bir kocam var, meyve olarak tüketemeyince biz de reçel pişirip duruyoruz) ile geçti. Pazar günümüz yine çok erken başladı. Cimcime okula başladığından beri sabah 6:30-7:00 arası kalkıyor. Doğal olarak kahvaltı bittiğinde saat henüz 9:30 bile olmamıştı. Biz de hava daha da ısınmadan sıcaklar nedeniyle bir süredir gidemediğimiz Feriköy Antika Pazarına gidelim dedik. 


Her ne kadar hazırlanıp çıkmamız öğlen saatlerini bulsa da pazar gayet serindi. Korktuğumuz gibi sıcak çarpmaları falan olmadı. Her zaman öğlen saatlerinde uyuyan Cimcime'de püfür püfür esen pazarda uyuyacağına, ortalığı karıştırmayı tercih etti. Kendisi bebek arabasında oturup etrafa gülücükler saçıyor, biz bir tezgahı incelerken tezgahtan hoşuna giden bir şeyi alıp oynamaya başlıyor, tabi biz bunu çoğu zaman farketmeyip tezgah tezgah ilerliyoruz. Tezgah sahipleri zaten çok fazla dikkat etmiyor mallarına. Çoğu tezgahını yandaki tezgaha emanet edip yemeğe, uyumaya falan gider. Çünkü o pazarda herkes tanıdıktır ve pek hırsız bulunmaz. Neyse 3-5 tezgah sonra Cimcime'den neden hiç ses çıkmadığını anlıyoruz. Bir bakıyoruz bizimkinin kucağı çeşitli antika eşya ile dolu. Aynalar, fincan tabağı, porselen kutu vs. ne ararsan var. Hadiii geri dönüp her tezgaha tek tek sormaya başlıyoruz "Acaba bu sizin mi? Bizim çocuk almış eline kem küm" diye utana sıkıla durumu anlatıyoruz. Tüm malları sağ salim yerine iade ettikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Bu sefer daha dikkatliyiz çünkü bir ileri iki geri mehter takımı gibi gitmeye devam edersek pazarı bir günde gezemeyiz.   



Güne erken başlayınca gün uzun oluyor. Pazarı ve paraları bitirip, Cimcime'nin karnını doyurduktan sonra saatin henüz 14:30 olduğunu görüp Beyoğlu'na çıkmaya karar verdik. Tabi ki Cimcime daha arabaya biner binmez uyudu ve Beyoğlu maceramızın sadece son kısımlarını görebildi. 

Beyoğlu'na çocuk arabasıyla (ve de çocuğun kendisiyle) ilk gidişim. Tahminimden daha kolay oldu açıkcası. Çukurcuma'da, Asmalı'da, Tünel'de arabayla dolaşmak kolay ama Galata Kulesine inecek daha doğrusu indikten sonra çıkacak mecalimiz kalmadığı için o kısmı es geçtik. Bir daha ki sefere inşallah. Uyuyan Cimcime'yi fırsat bilip biz de kendimize güzel bir ciğer ziyafeti çektik. Kalabalık olmayan bir Beyoğlu'nun ne kadar keyifli olduğunu da görmüş olduk. 

Fakat Beyoğlu'nda ortam hala gergin. Yoldakileri ezmemek için yavaş giden taksiye, çocuk arabasının dibinde durup fütürsuzca korna çalan doğan görünümlü şahindeki 4 insan görünümlü magandaya "çocuk var korna çalma kardeşim" dediğimde "pardon yinge, çalmayınca gitmez bunlar, polisiz biz" diye cevap vermesi çok düşündürücüydü mesela. Gerçekmiydi, yersek diye salladı mı bilemem zira su almaya gittiği bakkaldan olayı görüp kopup gelen babamızı "yok valla sadece pardon yinge dedi" diye sakinleştirmeye çalışıyordum. Babamızın bu yerli yersiz kaplan kesilme durumu da ayrı bir dert zaten (neyse girmeyeyim bu konuya sinirleniyorum). 

İstiklal Caddesinde hem Galatasaray Lisesi önünde hem de Taksim'e doğru bir kısımda iki tane eylem vardı. Ne eylemi olduğunu tam göremedim çünkü Tomalar, Çevik Polis otobüsleri ve polislerin kendilerinin arasından çocuk arabasıyla geçmeye çalışıyorduk. Tomayla Cimcime'nin resmini çekmek istedik polis amca bizi kovaladı. Arkamızdan su mu geliyor gaz mı geliyor bilmeden arabayı hızlı hızlı itip arka sokaklardan filan otoparka attık kendimizi.  


Biz de biraz garibiz. Evden çıktık mı eve dönmek istemiyoruz. Beyoğlu'ndan sonra Küçüksu'ya geldik. Kasrın bahçesinde gezip biraz boğazı seyrettik. Eve hiç gitmek istemeyen atta delisi Cimcime bile "anni eve" demeye başladı. Manzaradan ayrılmayı istemeye istemeye evimize döndük. 



İşte bizim hafta sonumuz böyle geçti. Pazardan yine dayanamayıp aldığım tabak çanağı başka bir zaman yayınlarım artık. Zaten bundan sonra biz pazara gitmeyeceğiz, pazar bizim eve gelecek :))

Herkese iyi haftalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder